Sahur vakti ne zaman başlar ne zaman biter, imsak vakti nedir

En çok merak edilen bu. Sahur vakti ne zaman bitiyor, Oruç tutan bir çok kişi ramazanın birinci günü bunu karıştırmakta. Sahur ne zaman başlar ne zaman biter, işte ayrıntılar haberimizde...

Sahur vakti, sabah ezanı okunmadan önce bitmektedir. Sahur vaktinin ne zaman bittiğini öğrenmek için takvim ya da imsakiyelerde yazan İmsak olarak geçen kısma bakmanız gerekir. Sakın ola ki güneş doğuncaya kadar yemeyin. Bazıları yanılıp öyle sanmakta ama asla öyle değildir. Sahur vakti sabah ezanından önce biter.

Sahur ne zaman sona erer

Buhari ve Müslim'in İbni Mes'ud Radiyallâhu Anhtan rivayetlerine göre, Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, "fecr-i sâdık"ı tarif ederken, "O, enlemesine görülen aydınlıktır, uzunlamasına görülen değildir" buyurdu. (Buhari, Ezân: 13, Talâk: 24, Haberu'l-Vâhid: 1; Müslim, Sıyâm: 40)

Fecir, tan yeri demektir. Sahurun bittiği ve sabah namazının kılınabileceği zamanı bildirir. Fecr-i kâzip (yalancı fecir), sabaha karşı ufukta uzunlamasına, dikey olarak görülen ve ancak kısa bir süre belli olan hafif bir aydınlıktır. Bu aydınlık kaybolur, 20-25 dakika sonra fecr-i sâdık (doğru fecir) girer. Bu sefer enlemesine, yatay olarak ufuk çizgisi boyunca bir aydınlık belirir. Bu aydınlığa aynı zamanda "tan yerinin ağarması" da denir.

İşte Peygamberimiz (s.a.v.), ufukta görülen bu ilk aydınlığa itibar edilmemesini tavsiye etmektedir. Takvimlerde yer alan ve "imsak" olarak bilinen vakit, fecr-i sadık'ın girmesidir. Bu vakitte sabah ezanı okunur. Böylece hem imsak girer, oruca başlanır, hem de sabah namazı kılınır.

Cenâb-ı Hak imsak vaktinin girişini şu âyetle bildiriyor: "Fecirde beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucu geceye kadar tamamlayın."1 İki türlü fecir vardır: Fecr-i kâzib (beyaz-ı mustatil) ve Fecr-i sadık (beyaz-ı müsta'razi).

Fecr-i kâzib, yalancı fecir demektir ki, birinci fecirdir. Gecenin sonuna doğru, doğu tarafta ufuk üzerinde görülen, göğe doğru dikey piramit şeklinde yükselen, etrafı karanlık bir beyazlık, yani karanlığı yırtan donuk, akçıl, ışığımsı, geçici bir beyazlıktır. Bu geçici beyazlıktan sonra yine kısa bir süre karanlık basar.

Bu birinci fecrin hiçbir fıkhî ve dinî hükmü yoktur. Ne yatsının bitiş vaktidir, ne sabahın giriş vaktidir, ne de imsakla ilgili her hangi bir başlangıç veya bir işarettir. Ancak ve ancak gecenin sona doğru yaklaştığına bir alâmet olabilir. Bunda ittifak vardır. Fecr-i sadık ise, sabaha karşı doğu ufkunda tan yeri boyunca genişleyerek yayılan dağınık ve enlemesine bir aydınlıktır.

İşte bu ikinci fecir aydınlığı ile beraber yatsı namazının vakti çıkmış, sabah namazının da vakti girmiş olmaktadır. Aynı zamanda oruca başlama vakti, yani imsak vakti de bu vakittir. Yani bu ikinci fecirle artık sahur yemeğine son verilir ve oruca başlanır. Oruç yasakları bu ikinci fecrin girmesiyle başlamış olur. Bunda da ittifak vardır. Bu meselede ihtilâf olarak nazara verilen husus, içtihadî bir meseleden başka bir şey değildir. O da şudur: Kimi âlimler doğu ufkunda dağınık beyazlığın "doğuşu" ile birlikte ikinci fecrin başladığına kanaat getirmişler; âlimlerin çoğunluğu ise bu beyazlığın biraz uzayıp, genişleyip, "dağılmaya" başladığı anda ikinci fecrin başladığına kâni olmuşlardır.1 İhtilâfa konu olan, yaklaşık on dakikalık bir zaman diliminden ibarettir.

Ekser âlimler, Kur'ân'ın fecri "beyaz ipliğin siyah iplikten seçildiği vakit" olarak tarif etmesi ve Peygamber Efendimizin (asm) de sahuru geciktirmenin daha faziletli olduğunu beyan buyurmasını dikkate alarak, oruç tutanlar lehine, imsakın, ikinci görüşe göre, ışığın biraz uzayıp dağıldığı zaman başladığını söylemişler, bu vakte kadar yenilip içilebileceğine hükmetmişlerdir. Birinci görüşü temsil eden âlimlerse, daha ihtiyatlı olduğu gerekçesiyle ikinci fecrin ilk doğuş ânına itibar etmişlerdir.

Aradaki on dakikalık vakti "temkin vakti" görerek, temkin vakti girmeden yeme içmenin kesilmesinin ihtiyata daha uygun olacağını düşünenlerle, temkin vaktine gerek duymadan, beyazlığın dağılmaya başladığı vakti tercih edenler arasında, görüldüğü gibi sadece bir içtihat farkı bulunmaktadır.

Yukarıda bildirdiğimiz Kur'ân ayeti, fecrin tam ortaya çıkışına kadar yemeyi ve içmeyi mubah kılmıştır. Dinde aşırılık ve zorluk yoktur. Ahmed bin Hanbel'e göre, fecir vaktinin girip girmediğinden şüphede kalan kişi, fecrin doğduğundan emin olana kadar yemeye devam edebilir.

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

HABERLER Haberleri