Kurʼân-ı Kerîm, tefekküründe derinleşildiği takdirde, baştan sona bir hikmetler sergisidir. Hikmet ise, bütün hâdise ve varlıklarda meknuz olan ilâhî mesajlar ve sırrî hakîkatlerdir. Dolayısıyla hikmetin mutlak menşei Allah Teâlâʼdır. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼin bütün söz ve davranışları da Oʼnun Hak Teâlâʼdan vahiy yoluyla telâkkî ettiği Kurʼân hikmetlerinin îzah ve şerhinden ibârettir.
Sahâbelerin Üç Özelliği
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizʼdeki ilâhî hikmetlere en yakından vâkıf olanlar, şüphesiz ki ashâb-ı kirâmdır. Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Ashâbım yıldızlar gibidir…” buyurmuştur. Hikmet nazarıyla bakıldığında, Kurʼân-ı Kerîmʼde “yıldızların üç husûsiyeti”nden bahsedildiği görülür:
1) Semâyı tezyîn etmek: Her sahâbî de, İslâm semâsında ve müʼminlerin gönül dünyasında ayrı bir güzellik sergilemiştir. Cenâb-ı Hak, Kurʼân-ı Kerîmʼde Muhâcirler ve Ensârʼı medhetmiştir.
2) Şeytanları Taşlamak: Fizikî olarak bu taşlamanın nasıl gerçekleştiği bizlere meçhuldür; bunun keyfiyetini Allah bilir. Fakat sahâbe-i kirâm da Kitap ve Sünnetʼe ittibâ etmek, rûhânî bir hayat yaşamak ve yeryüzünde Allâhʼın şâhidi olmakla, dâimâ şeytanı taşlamışlardır.
3) Yol Göstermek: Yıldızlar, bulundukları mevkiler sâyesinde yön tespitinde ölçü teşkil ettikleri gibi, ashâb-ı kirâm da kıyâmete kadar gelecek olan bütün ümmete örnek hayatlarıyla rehberlik ederek, toplumları yanlış fikirlerden ve hurâfelerden kurtarmak için yol göstermektedirler.