Dostoyevski "Bu dünyada en güç iş, insanın kendi kendine sadık kalmasıdır" derken haklıydı. Zira sadakat, evvela insanın kendine dürüst olma sanatıdır. Hiçbir karşılık beklemeden bir obje, kuruma yada kişiye bağlanmaktır.
Askerin komutanına, komutanın halkına, çalışanın işverenine, kulun yaratıcısına, varlığın doğasına, sevenin sevdiğine duyduğu kalbi muhabbettir. Bu İçselleşmiş bağlılık, insan olabilmenin özüdür.
Sadece ikili ilişkilerde aranmaz, hayatına siner insanın. İradeye dayalı tekil bir eylem olup, sosyal ortam ve çevresel faktörlerin de belirleyici olduğu bir kavramdır. Bir duygu değil bir karardır . Özsaygı ile doğru orantılıdır.
Dinamik bir değer olduğundan yorucudur, sabır ve metanet ister sadakat. Kolaya sığınanlar ve kaçkınlar onu taşıyamaz. Nesli tükenmekte olan bu erdemi, bir ciklet gibi herkes ağzında çiğner ama yutması zordur. "Dost dost diye nicesine sarıldım. Benim sadık yarim kara topraktır.’’ diyenlerin elbet bildiği bir şey vardır.
Sadakat kelimesinin Arapçada bereketli bir kökü var. İlk anlamı, bugünkü yerleşik kullanımına yakın: Dostluk (refiklik!), vefalılık, içten bağlılık. Ahde vefa, söze sadakat. Biraz daha derine inersek: Davranışla söz ve itikadın uyumu. Daha da derine gidersek: Doğruluk, yürek doğruluğu (1)
Sadakat’in içinde adak vardır. O adakta kişinin kendisidir. Sadakatin olduğu yerde güven oluşur. Bu yüzden sadakat, yorgun bir serçenin kanatlarını azgın rüzgara bırakmasına benzer. Mis kokan çıplak bir bebeğin anne kucağında bulduğu huzurlu bir uyku gibidir. Arkadan hançerleyen bedenlerin boy veremediği topraktır o.
Sadakat, kan vermektir bazen yeryüzünün damarlarına. Sadakat, verme ahlâkı ve kulak verme inceliği mazlumların feryadına. Sadakat, kâinat kitabının verdiği özet ders. O dersi verir yağmur dahi düşerken çatlamış toprağın bağrına. Toprak, sadakat dersi verir topraktan yaratılmış Âdemoğluna. Beslerken ve basarken bağrına. Sadakat, evrenin en gizemli fısıltısı yüreklerin kulaklarına.(2)
İnsanın anlamlılık ihtiyacı, sadakati arttıran bir durumdur. Çünkü kişi, yaptığı şeyin anlamlı olup olmadığını test eder ve yaptığı şey kendisi için bir anlam ifade ediyorsa ona devam eder. İnsan mükemmel olanı sever; bu sevgi ve insanın mükemmele yatkınlık oranı sadakati besler. Bir başka deyişle, kemalin olduğu yerde sadakat de olur. (3)
Sadakatin, fırsatçı sadakat ve gerçek sadakat diye iki türü vardır. En çok rastlanan türü fırsatçı sadakatlilerdir..Yapacak daha iyi bir şey olmadığında, daha iyi bir yer bulunamadığında ve daha öğrenecek çok şey olduğunda bağlı kalırlar. Kendilerinden isteneni asgari düzeyde yapar ama daha fazlasına yeltenmezler. Gerçek sadakatliler ise, oportünist çizgiden uzaktırlar. Her durumda destek olmaya çalışıp sorumluluk alırlar. Ellerini taşın altına sokmaktan geri durmazlar.
Sadakat oluşturan bir sistem, örgüt, kurum yada aile kurabilmek için tüm değer zincirinin aynı ilkelere önem verenler tarafından oluşturulması gerekir. Aksi halde güçlünün zayıfı ezdiği, kullanıp sömürdüğü ve tarafların karşılıklı menfaatleri gereği yan yana olduğu bir yapı oluşur. Buralarda sadakatten söz etmek bir hezeyandır.
Tarihteki tüm oluşumlar, zaferlerin yada yok oluşlarını sadakatin yetersizliğine ya da sağlamlığına bağlı olarak yaşamışlardır. En küçük topluluk olan aileden, en büyük yapı olan milletlere kadar tüm örgütler, güçlerini mensuplarının sadakatine borçludur.
Ahlâk dünyası, doğrudan sadakatin mantığı üzerine inşa edilir. Adalet, hak, çalışkanlık, devrim, ancak sadakatle tanımlanabilen değerlerdir. Her şeyin ışık hızıyla yaşanıp tüketildiği, toplumsal tüketim hastalığının bir başka panzehiridir o.
Sadakât beklentisini sürekli dile getiren, bunu vicdan veya dürüstlüğün önüne koyan insanların aradığı şey, koşulsuz itaattir. Bu güven duygusunun yokluğu insanın ruhunu çölleştirir. Sadakât , …..gerektirir.
Hayatın seyrinde olabilen krizler, sadakatin test edildiği zamanlardır. Fırtınada dalından düşen eğreti meyveler ve yapraklar sadakatsizliğin temsilidir. Zira bağlılık duyulan, sevilen inanılan ve değer/li kabul edilene sadakat vardır.
İnanma hissi ve değer görme bilincinin zayıfladığı anlar sadakatsizlik ile sonuçlanır. Bu durum ise sessiz bir anestezi ve ardından gelen ölüm gibidir. Bir kere çizgiyi geçtikten sonra geri dönüşü yoktur !