Sabah ola, hayrola: Sabah olsun, o vakte kadar iş belki düzelir.
Sabah sürçen, geceye dek sürçer: Bir işe başladığı zaman beceriksizliği görülen kişinin bu durumu sonuna kadar sürer.
Sabahın kızıllığı akşamı kış eder, akşamın kızıllığı sabahı güz eder: Sabahleyin gökyüzünde görülen kızıllık, o akşam havanın kış gibi olacağını, akşam görülen kızıllık ise ertesi sabah havanın güze döneceğini belirtir.
Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır: Sabır zor bir iştir ancak güzel sonuçları vardır.
Sabreden derviş muradına ermiş: Beklemesini bilen kimse sonunda amacına ulaşır.
Sabreyle işine, hayır gelsin başına: Bir işi yaparken acele etmez, sabrederseniz hayırlı sonuçlara varırsınız.
Sabrın sonu selamettir: Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda başarıya ulaşır.
Sade pirinç zerde olmaz, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir evlat gerek kazana: Hakkıyla yararlanılacak bir şeyin meydana gelmesi için birtakım ögelerin bir araya gelmesi gerektir; kişi kendi emeği ile kazanç sağlayıp bunu baba malına katmıyorsa babasından kalan mal tez tükenir.
Sadık dost akrabadan yeğdir: Candan dost akrabadan daha hayırlı olur.
Sağ (sağlam) baş yastık istemez: Sağlam insan durup dururken yatmak istemez eğer istiyorsa hasta olduğu düşünülmelidir.
Sağılır ineğin buzağısı kesilmez: Çıkar sağlamaya yardım eden kimseye veya şeye zarar gelmemesine dikkat edilmelidir.
Sağır için iki kere keramet olmaz: Herkesin işitip öğrendiği şey, dikkatsiz kimse için bir daha söylenmez.
Sağır işitmez (duymaz) uydurur: Sağır, yanında konuşulan şeyleri işitmez ama konuşanların durumuna bakarak ve anladığını sanarak bir şeyler yakıştırıp söyler.
Sağlık varlıktan yeğdir: Sağlıktan büyük zenginlik olmaz.
Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın?: Gelir gidere denk değilse durumu düzene koymaya çalışan kişi durumu düzeltmek için fazla bir şey yapamaz
Sakal keçide de var: Sakal, kişiye değer kazandırmaz.
Sakınılan göze çöp batar: Üzerine çok düşülen şeyler genellikle kazaya veya zarara uğrar.
Sakla samanı, gelir zamanı: Gereksiz görülen şey ileride gerekli olabilir.
Sana taşla vurana sen aşla (ekmekle, pamukla) var (dokun): Sana sert davranana sen yumuşak davran.
Sana vereyim bir öğüt, kendi ununu kendin öğüt: Kişi kendi işini kendisi yapmalıdır.
Sanat altın bileziktir: Kişinin elindeki sanat, değeri hiç eksilmeyen bir servettir.
Sanatı ustadan görmeyen (öğrenmeyen) öğrenmez: Kişi tek başına ne kadar çalışırsa çalışsın işin inceliklerini bir bilenden öğrenirse o işi daha çabuk ve kolay yapabilir.
Sanatını hor gören boğazına torba takar: İşini küçümseyen kişi istediği gibi para kazanamaz ve sonunda dilenci olur.
Sarımsağı gelin etmişler de kırk gün kokusu çıkmamış: İnsanlar kötü yanlarını kolay kolay belli etmezler, haklarında yargıda bulunmakta acele edilmemelidir.
Sarımsağını hesap eden paçayı yiyemez: Küçük sakıncalarını düşünerek bir işe girişmeyen kişi, o işin kazançlarından yoksun kalır.
Sarımsak da acı ama evde lazım bir dişi: Gerekli olanın niceliğinden çok niteliği önemlidir.
Sarımsak içli dışlı, soğan yalnız başlı: Anlaşan kimselerin birbirlerinden saklısı gizlisi yoktur, başkasıyla böyle bir yakınlık kuramamış olan tek başına kendi yaşantısı içinde kalır.
Sarımsak yemedim ki ağzım koksun: Kötü bir iş yapmadım ki sonucundan korkayım, sorumlu olayım.
Satılık ziftin olsun, Selânikten kel gelir: İşe yaramaz sandığın bir malı satılığa çıkarırsan akla gelmeyen yerlerden onu arayanlar gelir.
Say beni, sayayım seni: Sevgi karşılıklı olur, sen beni seversen ben de seni severim.
Sayılı günler (gün) tez (çabuk) geçer: Bir işin yapılması veya gerçekleşmesi için konulmuş olan belli bir süre çabucak geçer.
Sayılı koyunu kurt kapmaz (yemez): Miktarı saptanarak bir kimseye teslim edilmiş olan eşya iyi korunur.
Sebepsiz kuş bile uçmaz: Kılavuz ve yardımcı olmadan hiçbir iş başarılamaz.
Sel gider, kum kalır: Geçici durumlara güvenmek doğru değildir.
Sel ile gelen yel ile gider: Emek vermeden ele geçen para kısa zamanda çarçur olur gider.
Selam verdik, borçlu çıktık: Küçük bir ilgi gösterdik, üzerimize büyük bir iş yüklendik.
Selden gelen suya gider: Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar.
Selin ağzı tutulur, elin ağzı tutulmaz: Doğal yıkımlara karşı önlem alınır ama söyledikleri yalan yanlış olanı susturmaya kimsenin gücü yetmez.
Sen ağa ben ağa, koyunları (inekleri) kim sağa?: Herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar?
Sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede: Herkes kendisini buyurucu durumda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar?
Sen dost kazan, düşman ocağın başından çıkar: Sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır.
Senden devletliye ortak olma: İki insan arasındaki beraberliğin sağlıklı yürüyebilmesi, anlaşma koşullarının her iki taraf için de eşit olmasıyla sağlanır, bu denge kurulamazsa yönetim güçlü olan tarafa geçer, hep onun dediği olur. (devletli: Zengin)
Serçeden korkan darı ekmez: Tehlikeleri gözde büyüterek işe girişmekte çekingen davrananlar amaçlarına ulaşamazlar.
Serkeş öküz (son) soluğu kasap dükkânında alır: Dikbaşlı olanlar, davranışlarının cezasını görürler, hatta bu davranışları hayatlarına bile mal olabilir
Sev beni, seveyim seni: Sevgi karşılıklı olur, sen beni seversen ben de seni severim.
Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur: Başta insanı mutlu eden duygusal ilişkiler zamanla körelir ve sonuçta acı veren birer anıya dönüşür.
Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı: İnsan kendinde herhangi bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalıdır. (sırça: Cam)
Sırrını açma dostuna, o da söyler dostuna: Bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
Sinek küçüktür ama mide bulandırır: Önemsiz, küçük gibi görünen bir şey kötü ve olumsuz bir izlenim yaratır.
Sinek pekmezciyi tanır: İşini bilen kişi, yararlanacağı kimseyi bilir.
Soğanın acısını yiyen bilmez, doğrayan bilir: Bir iş yapılırken ne kadar güçlük çekildiğini, o işi başarmış olan bilir; başarılmış olan bu işten yararlanan bilmez.
Son pişmanlık fayda vermez (etmez): İş işten geçtikten sonra pişman olmanın yararı yoktur.
Sona kalan dona kalır: Bir işte geç kalan istediği şeyi elde edemez.
Sonradan gelen devlet, devlet değildir: Kişi yaşlandıktan sonra gelen zenginlik işe yaramaz.
Sora sora Bağdat (Kâbe) bulunur: İnsan sora sora çok uzak yerleri bile bulur.
Soran yanılmamış (yorulmamış): Bilmediği şeyi bir bilene soran, en zor işlerin bile üstesinden gelir; sormayan ise güçlükler içinde yuvarlanır gider.
Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir: Bir kişinin nasıl bir insan olduğu konuşmasından belli olur, soyunu sopunu öğrenmeye gerek yoktur.
Söyleyene bakma, söyletene bak: İçinden geleni söyleyen bir kişinin sözlerine inanmak istediğimiz için bu sözleri ona Tanrı söyletiyor diye düşünürüz.
Söz gümüşse sükut altındır: Susmak bazen konuşmaktan daha iyi sonuç verir.
Söz sözü açar: Bir konu üzerinde konuşulurken ilgisi dolayısıyla söz başka bir konuya geçer, sohbet uzar, gider.
Sözü söyle alana, kulağında kalana: Söylediklerin bir kulağından girip öbür kulağından çıkan kimseye nefes tüketme.
Su akarken testiyi doldurmalı (doldur): Kişi, fırsattan yararlanmalı; geliri bol olduğu zaman ilerisi için para biriktirmeye, mal mülk edinmeye bakmalıdır.
Su aktığı yere (yine) akar: Daha önce bize yararı dokunmuş olan güzel bir durum, bugün bulunmasa bile yarın yine ortaya çıkar.
Su bulanmayınca durulmaz: Bir konu, türlü çekişmelerden sonra aydınlığa kavuşur, yoluna girer.
Su içene yılan bile dokunmaz: Düşman olsa bile su içen kimseye dokunulmamalıdır.
Su küçüğün, söz (sofra, yemek) büyüğün: 1. Temel bir ihtiyaç olan su önce küçüğe verilir, konuşmaya ise ilk önce büyükler başlar. 2. Her şeyin bir sırası vardır; kişiler bu sıralamada yaşlarına, kültürlerine vb. özelliklerine göre yer alırlar.
Su testisi su yolunda kırılır: Bir kişi amaç edindiği işte kazaya uğrar.
Su yatağını bulur: Bir şeyi yapma isteği ve gücü bulunan kimse, uygun bir çalışma yönü ve alanı bulur.
Suç samur kürk olsa kimse üstüne almaz: Hiç kimse suçlu olduğunu kabul etmek istemez.
Suyun sessizinden, insanın sözsüzünden korkmalı: Duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir.
Sürüden ayrılanı (ayrılan koyunu, kuzuyu) kurt kapar: Arkadaşların yardımıyla yapılan veya bir amaç uğruna topluca girişilen bir işten ayrılanlar zarara uğrarlar.
Sürüyü güden kurdu görür: Zor bir işe giren onun bütün sıkıntılarıyla karşılaşabilir.
Sütle giren huy, canla çıkar: Kişinin küçükken edindiği huy, ölünceye değin sürer.
Sütten ağzı yanan yoğurdu (ayranı) üfleyerek yer (içer): Bir olaydan gerekli dersi alan, sonra uyanık davranır.