Kur’an-ı Kerim’de Fecr Sûresi’nin başında, “On geceye yemin olsun ki...” ifadeleriyle bahsedilen bu on gece, ibadet ve dua hayatımız için muazzam bir hazinedir. Kamerî ayların 12’ncisi olan Zilhicce ayı, İslâm’ın beş esasından biri olan hac ibadetinin yerine getirildiği umumî af ve bağışlanma ayıdır. İşte bu mübarek ayın yukarıda da ifade ettiğimiz birinden onuna kadar olan zaman dilimi ‘leyâl-i aşere’, yani on mübarek gecedir. Onuncu gün Kurban Bayramı’nın ilk günüdür.
İşte bu günlerin kıymetini anlatan Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) muhteşem müjdesi:
“Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her günün orucu bir senelik oruca, her gecesinde kılınan namazlar da Kadir Gecesi’ne denktir.” (Tirmizi, Savm: 52; İbn-i Mâce,Sıyam: 39)
Demek ki bu günlerde tutulan bir oruç, 360 gün oruca bedeldir. Rabbimizin rahmet ve bereketi o kadar coşmaktadır ki, bir günlük oruca bir yıllık oruç sevabı vermektedir. Böyle güzel ve tatlı bir müjdeye ilgisiz kalmak mümkün mü? Bu gecelerin Kadir Gecesi’ne benzetilmesi ise ayrı bir güzelliktir. Çünkü Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır ve 83 yıllık ibadete bedeldir.
Küçük bir Ramazan gibi değerlendirmeliyiz
Zilhicce’nin ilk on gününü değerlendirmek için öncelikle her zaman ve zeminde en vazgeçilmez ibadet olan beş vakit namazı asla ihmal etmemeliyiz. Çünkü hiçbir nafile ibadet farzların yerini tutamaz.
- Namazlarda cemaate katılmak için gayret etmeli, daha bir dikkat ve huşû ile eda etmeliyiz. Mümkün oldukça bu günlerde oruç tutup zamanımızı Kur’an, istiğfar, salâvat, zikir ve dua ile geçirmeliyiz.
- Her zaman yapamayanlar bile hiç değilse bu günlerde kuşluk, evvâbîn, teheccüd ve hacet gibi namazları kılmalı, affa nail olmak için çırpınmalıdır.
- Hatta affa ve rızaya nail olmayı hedef kabul ederek, bu on günü sanki Ramazanın son on günüymüş gibi geçirmeliyiz.
- Buna güç yetiremeyenler, hiç değilse arefe gününü ve bir gün öncesini oruçla ve ibadetle geçirmelidirler.
- On gece içinde, bilhassa terviye, arefe ve bayram gecelerini ihya etmenin özel bir yeri vardır.
Kadir, berat ve miraç geceleri gibi
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de Zilhicce’nin ilk on günüyle ilgili hadislerden hareketle bu günlerin fazileti hakkında şöyle demektedir:
“Bu on gece, Kur’an-ı Azimüşşan’ın “Ve’l-fecri veleyâlin aşrin” (Fecr: 1) kasemi ile onlara verdiği ehemmiyete binaen o geceler Leyle-i Kadir ve Berat ve Mi’rac nev’inde büyük kıymetleri var. Çünkü: Hac sırrıyla bütün âlem-i İslâm namına her taraftan gelen binler hacıların bütün kâinatla alâkadarane bir tarzdaki makbul hasenatlarına ve ümmet-i Muhammed (s.a.v.) hakkında ettikleri dualarına, o gecelerde amâl-i sâliha ile meşgul olan mü’minler hissedâr oluyorlar.”
Zilhicce’de ibadet, cihattan önemli
Yine Efendimizden (s.a.v.) harika bir teşvik cümlesi:
“Allah indinde Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bu günlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!” (Abd b. Humeyd, Müsned : 1/257)
Tesbih, sübhânallah; tahmid, elhamdülillah; tehlil, lâilâheillallah; tekbir ise Allahü ekber demektir. Tesbih, tahmid ve tekbirin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu düşünürsek, bu günlerde beş vakit namaza ilâve olarak nafile namazları arttırmanın ne kadar büyük sevap olduğunu anlayabiliriz.
Abdullah İbn-i Abbas’ın şu rivayeti ise, bu günlerdeki ibadetin cihattan bile faziletli olduğunu gösteriyor:
Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselam şöyle buyurdu:
Allah katında içinde bulunduğumuz şu günlerdeki (Zilhicce’nin ilk on günün)salih amelden daha sevimli (salih amelin bulunacağı) başka günler yoktur.
Sahabeler, sordular:
Yâ Resûlallah, Allah yolunda cihat da mı?
Resûlullah (s.a.v.) cevap verdi:
Evet, Allah yolunda cihat da. Meğer ki bir adam canıyla ve malıyla cihada çıkıp da kendisine ait mal ve candan hiçbir şeyi geri getiremez olursa, o başka. (İbn-i Mâce, Sıyam: 39; İbn-i Hâcer, 5: 119)
Buna göre, ancak cihada çıkıp malını feda edip kendisi de şehit olan kimsenin ameli bu on gündeki amelden faziletlidir.
Bu günlerde oruç tutup, gündüzünü ve gecelerini de ibadetle geçirmek hem affa, hem de büyük sevaplar elde etmeye vesile olur.