Hayatta sahip olunabilecek en büyük sorumluluklardan biri de çocuk sahibi olmaktır. Bu sahiplik, anne babanın kendini sabırla çarpıp, sevgi parçacıklarına bölmesini gerektirir. Anne karnında iken filizlenmeye başlayan bu güzellik bir anda kucağınızdaki yerini alıverir.
Bir bakarsınız, gelecek adına ona dair planlar yapmaya başlamışsınızdır. Elbette her anne babanın az ya da çok bebekle ilgili beklentileri ve projeleri olabilir. Ancak bunlar, çocuğun hakikatleri ile örtüşmelidir. Zira herkes gitar çalacak, iki dil bilip, on yaşında program kodlayacak diye bir şey yoktur.
Çocuklar hakkında fazlasıyla kaygılandığımız bir çağdan geçerken,ekonomik seviyesi ve eğitim düzeyi yüksek aileler arasında popüler bir yetiştirme tarzı yayılıyor; Proje çocuk. Çocuk eğitiminde yapılan en büyük hatalardan biri olan bu tarz, çocuğun hayatında tamiri zor olumsuzluklara yol açıyor. Öyle ki, bu model çocuklarının geleceğini düşündüğünü iddia eden anne babanın, aslında bilinçaltında kendi geçmişinin yaralarını sarmanın başka bir tarifini anlatıyor.
Proje çocuk, olumlu gözüken ama ardında nice artçı sarsıntıyı saklayan bir kavramdır. Kendine dair yapamadıklarını çocuğunun üzerinde gerçekleştirme çabasının ürünüdür. “Ben yapamadım, bari o yapsın, ben göremedim o görsün" düşüncesinin vücut bulduğu bir modeldir. Bu uğurda kobay olarak evlatlarını kullanan ebeveynlerin, hayatlarını kararttıkları çocuklarına biçtikleri örtük bir isimdir. İçinde bulunulan çağın, başarı odaklı dayatmalarının egoist bir çıktısıdır.
Bu projede, doğacak çocuğa anne babalarının gerçekleşmemiş arzularını yerine getirecek bir görevli gözüyle bakılır. Doğmadan başlar bu yazgının projenin çalışmaları. Hamile kalmadan önce gerekli vitaminler alınıp, gebelikten sonra bebeğin gelişimine uygun diyetler uygulanır. Hatta bebek kendini iyi hissetsin diye klasik müzik bile dinletilir. Doğacak bebek hayata en mükemmel şekilde hazırlanmak istenir.Hayatını doğacak çocuklarına endeksleyen anne baba, onun için tüm imkânlarını seferber etmeye hazırdır.
Proje çocuğun hayatındaki her dönem, dilim dilim planlanmıştır. Nerde uyuyacağı, ne yiyeceği, kimlerle arkadaş olacağı, hangi okula gidip hangi meslek sahibi olacağı fedakâr(!) anne baba tarafından karara bağlanmıştır. Çocuğun hayatı, belli bir yol haritasına oturtulmuşçasına ve gösterilen oklar yönünde ilerler. Tercih edilecek bir CV’ye yakışacak bir hayat adım adım inşaa edilir.
Anne balerin, baba piyanist olmasını ister. Büyükbaba da saz çalmasından yanandır. Amcası matematik şampiyonu olmasını yeğler, halası fizik dehası. O kurs senin bu kurs benim diye kan ter içinde kalır zavallı çocuk. Bankalardan kredi çekip en iyi eğitimi alması, sanatla, sporla, teknolojiyle dolu bir çocukluk geçirmesi sağlanmaya çalışılır. Okuldan geldiğinde “Bugün nasılsın? ” sorusu yerine “Bugün okul nasıldı ?” diye sorulur. Yaptığı doğrulara değil, elde kalan nete bakılır.
Proje öyle sıkıştırılmış halde işletilir ki, sokağa salınmadan duvarlara arasında geçer günler. Çocuklar hafta sonları piknik yerlerinde değil dershanelerde alırlar soluklarını. Anne baba, çocuğun her bir dakikasını değerlendirmek için çırpınır durur. Başkaları tatmin olsun diye koşulan bunca yol, harap eder zavallı çocuğu. Çocuk anne babasının projesine uygun olarak onların beklentilerini karşılıyorsa evde huzur vardır. Aksi halde kâbus başlar.
Proje çocuğu akranlarından ayıran belli başlı özellikler bulunur. Genellikle çift isim taşırlar. İsmin biri anne babanın isteği diğeri büyüklerin arzuladığıdır. Çevredeki risklerden izole olarak, fanustaki bir balık gibi yaşam sürdüren bu çocukların mücadele gücü zayıftır. Ne zaman evde bir sorunu çözmeye çabalasalar, çığlık ata ata koşar adımlarla, "dur evladım, biz hallederiz" diyerek bir hamle yapan ebeveynlere sahiptirler.
Bol alternatifli bir ortamda büyüdüklerinden, ilerde maymun iştahlı olma potansiyelini fazlasıyla taşırlar. Her tür sorunu anne baba tarafından çözülen çocuk, sorumluluk duygusunu kazanamaz. Kendilerinden onay almadan hiç bir işe başlanmasını istemeyen ebeveynler yüzünden, gereken hamleleri yapamazlar.Seçim yapmada ve yaptığı seçimin sonuçlarıyla yüzleşmede zayıf kalırlar.
Anasınıfından itibaren sevgiden daha çok başarıya odaklanan ebeveyn profili sayesinde proje çocukta " başarılı olursam sevilirim " anlayışı yerleşir. Duygusal olarak yaralanmış halde büyüyen bu yavrucaklar, ileriki yaşlarında bu yaranın sızısını çekmenin dışında mükemmeliyetçi yetiştirilmenin sancısı ile mutlu olmakta da zorlanırlar.
Hayata atılmada geç kalırlar ve olgunlaşmaları da uzun sürer. İstediği ne varsa hazırca sunulan bir ortamda yetişen proje çocuklar, ileriki hayatlarında bu imkân ve ilgiden mahrum kalınca, içlerinde devasa boşluklar hissederler.İçinden çıkamadıkları o boşluklarda debelenerek psikolojik sorunlar yaşarlar. Yeterince baş edemeyip çözemedikleri sorunlar karşısında tuzla buz oluverirler.
Proje çocukların, başarılı olmaları ihtimali yüksek ama mutlu olacaklar mı, orası meçhuldür. Unutmayalım ki, biz çocuklarımızın sahipleri değil emanetçileriyiz. Anneyiz babayız ama proje koordinatörü değiliz. Yaz tatiline girerken bu projeyi rafa kaldırmanız, her iki taraf için daha sağlıklı olacaktır. Benden söylemesi.!