Soyu, Adnânî Araplarına dayanan Resulullah(s.a.v.), Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’e(a.s.) ulaşan pak neslini bize haber vererek “Ben, Âdemoğullarının en hayırlı ve en temiz olanlarından devirden devire, aileden aileye geçerek nihayet içinde bulunduğum bu aileden vücuda getirildim!” sözleriyle nesebinin şerefli ve faziletli olduğuna işaret etmiştir.
Hz. Peygamber’in ataları, yaşadıkları dönemin saygın kişileriydi. Onlar birçok konuda toplumlarına önderlik etmişlerdi. Hz. Peygamber’in dedelerinden Fihr b. Mâlik, Yemen Kralı Hassân b. Abdülkülâl’in ordusuna karşı Kâbe’yi korumuş; baba tarafından dördüncü dedesi olan Kusay b. Kilâb ise Kureyşlileri birleştirmişti. Mekke’de hakimiyeti tesis eden Kusay, Kâbe hizmetlerini düzene koymuş ve hac ibadetlerini organize etmişti.
Peygamberimizin(s.a.v.) atalarından Hâşim b. Abdimenaf da Mekke’de yaşanan büyük bir kıtlık zamanında sahip olduğu tüm imkânlarıyla halkın yardımına koşmuştu. Şehrin önde gelenlerini de darda olan insanlara yardım etmeye çağırmıştı. Bununla yetinmeyen Hâşim, Bizans ve Gassânîlerle görüşerek ticaret kervanları için yol emniyetini sağladı. Hâşim’in bu girişimleri sonucunda Mekkeliler güven içinde ticaretlerini sürdürmüşlerdi. Böylelikle şehirlerinde baş gösteren kıtlığın yıkıcı etkileri Hâşim’in çabalarıyla büyük ölçüde giderilmiş oldu.
Hâşim b. Abdimenaf, ticaret yapmak için çıktığı yolculukların birinde Medine’de konakladı. Bu şehirde Selmâ bnt. Amr isminde bir hanımla evlendi ve bu evlilikten Şeybe adını verdiği bir oğlu oldu. Annesinin yanında kalan Şeybe’nin sekiz yılı Medine’de geçti. Hâşim ticaret amacıyla Suriye’ye giderken yolda vefat edince Şeybe, amcası Muttalib tarafından Mekke’ye getirildi. Şeybe’yi tanımayanlar Muttalib’in devesinin üzerinde bulunan bu çocuğu köle zannederek kendisine Abdülmuttalib (Muttalib’in kölesi) dediler. Şeybe o günden sonra bu isimle anıldı.
Abdülmuttalib, amcasının ölümüne yakın bir dönemde babasının yerine kabilesinin reisliğini üstlendi. Mekke’de tıpkı ataları gibi sözü dinlenen biri oldu. Gördüğü bir rüya üzerine oğlu Hâris ile kaybolan zemzem kuyusunun yerini buldu. Rabbʼinin lütfuyla zemzem kuyusunu yeniden faaliyete geçiren Abdülmuttalib, şehir halkınca kutsal sayılan hacılara su dağıtma görevini yerine getirerek insanların gözünde saygın bir konum elde etti.