Dinimiz, temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durmaktadır. Cenâb-ı Hak:
“Şüphesiz Allah, çok tevbe eden ve çok temizlenenleri sever.” (el-Bakara 2/222) buyurarak hem tevbe ederek mânevî temizliğe hem de maddî temizliğe ehemmiyet veren mü’minleri medhetmektedir. Peygamber Efendimiz de örnek tavırları yanında, “Temizlik îmânın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1) “Allah Temizdir, temizliği sever.” (Tirmizi, Edeb, 41) “Namazın anahtarı temizliktir.” (Ebû Dâvûd, Salât, 73) gibi tavsiye ve emirleriyle mü’minleri temizlik âdâbını îfâya dâvet etmektedir.
Maddî temizlik, görünen veya hükmî pisliklerden kurtulmaktır. Mânevî temizlik ise haram yemek, gıybet etmek, yalan söylemek, haset, kibir, gösteriş, hırs ve benzeri kötü huy ve hastalıklardan uzak kalmak, hatta kalbi mâsivâdan yani Allah’tan gayri her şeyden arındırmaktır. Esâsen maddî temizlikle de mânevi temizliğin sağlanması hedeflenmektedir. Zîra âhirette insanı “kalb-i selîm”den başkası kurtaramayacaktır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:
“O gün ne mal fayda verir ne de evlâd. Ancak Allah’a kalb-i selîm (tertemiz bir kalb) ile gelenler müstesnâ.” (eş-Şuarâ 26/88-89)