Ödev cevabı kısaca,
Hz. Peygamber (asm), hicretten iki yıl önce Mekke’ye gelip Akabe mevkiinde Müslüman olan Medinelilerin eğitimi ile de ilgilenmiş; onların isteği üzerine Kur’an’ı ve İslâm’ın prensiplerini öğretmek için Medine’ye öğretmen göndermiştir. Hicretten sonra Medine’de Hz. Peygamber (asm)’in ilk ve önemli faaliyetlerinden birisi, bir ibadet mahalli olmasının yanında, aynı zamanda eğitim-öğretim merkezi olan, Mescid-i Nebevî’yi inşâ etmek olmuştur. Mescid’in bitişiğinde “Suffe” denilen mekanda kalan bazı sahâbîler, Kur’an ve yazı öğrenmekle meşgul oluyorlardı. İslâm’ın temel esaslarını öğrenmek üzere Medine’ye çeşitli bölgelerden gelenlerin bir kısmı da burada kalıyordu. Suffe’deki öğrenci sayısının kimi zaman dört yüze ulaştığı oluyordu. Hz. Peygamber (asm) burada bizzat ders verdiği gibi, Kur’an ve yazı öğretmek üzere muallimler de tayin ediyordu.
- Peygamber Efendimizin Müslümanlar ile birlikte Mekke'den Medine'ye hicretiyle İslam tarihinde yeni bir dönem başlamıştır.
- Hadise sadece bir mekân değişikliği boyutunda kalmamış, İslam'ın daveti, faaliyeti ve siyaseti açısından bir dönüm noktası olmuştur.
- Hicret'ten sonra muhacirlerle ensar arasında tam bir kaynaşma ve dayanışma oluşmuştu.
- Bunun sağlanmasında, İslam'ın esasları ve mensuplarına telkin ettiği kardeşlik anlayışı kadar Peygamberimiz tarafından gerçekleştirilen 'muâhât' uygulamasının etkisi büyük olmuştur.
- Bu uygulama Hicret'ten hemen sonra gerçekleştirilmiş ve Resûl-i Ekrem, ensarla muhacirleri bir araya getirerek her muhacir için ensardan bir kardeş tayin etmişti.
- 186 ailenin kardeş ilân edildiği bu uygulama sadece şekilde kalmamış, muhacirler ve ensar kan bağından öte bir bağlılıkla birbirlerine bağlanmışlardı.
- Hatta mirasla ilgili ayetler gelinceye kadar bu kardeşler birbirine vâris dahi oluyorlardı.
- Siyasî, iktisadî, içtimaî, dinî ve askerî pek çok fayda sağlayan muâhât, İslâm toplumunun yapılanmasındaki rolü bakımından Hicret'e anlam kazandırmış ve muhacirlerin Medine'deki hayatlarını kolaylaştırmıştır.
- Siyasî açıdan Hicret, büyük bir değişime imkân sağlamıştı.
- Mekke'deki müşriklerin baskıları karşısında pek çok eziyet ve işkenceye maruz kalan Müslümanlar hicret sayesinde güç bulmuş ve Peygamberimizin önderliğinde bir devlete kavuşmuşlardı.
- Hicret'ten sonra Yesrib şehrinin adı, 'fesat' anlamındaki bir kökten geldiği için Resûl-i Ekrem tarafından 'hoş ve güzel' mânasında Taybe veya Tâbe'ye çevrildi.
- Daha çok da Medînetü'r-Resûl yahut Medîne-i Münevvere adıyla anılarak Müslümanların kurdukları devletin ilk başşehri oldu ve bu konumunu Hz. Osman'ın şehid edildiği tarihe kadar korudu.
- Ayrıca Resul-i Ekrem, Hz. İbrahim'in hareminden (Mekke) sonra bu yeni merkezin de harem olmasını Allah'tan niyaz etmiş, niyazının kabulü üzerine de şehrin doğusundaki Harretüvâkım ve batısındaki Harretülvebere ile güneydeki Âir (Ayr) ve kuzeydeki Küçük Sevr dağları arası şehrin harem sınırı olarak kabul edilmişti.
- Resûl-i Ekrem, Mekke'nin fethinden sonra ensara karşı vefa duygusuyla hareket edip Medine'yi bırakmamış ve vefatında Mescid-i Nebevî'deki hücre-i saâdetine defnedilmiştir.