Her insanın mal, makam gibi zaafları olsa da, Peygamber efendimize bunların teklif edildiğini ancak O’nun bunlara bakmadığı bile görülmektedir. Peygamberimizin bu sözü duygularını söylerken ne kadar kibar ve kesin olduğunu görmek açısından çok güzeldir. Bir dava uğruna insanın canını ortaya koyması ve karşılığında maddi bir beklentisi olmasının üstünde bir samimiyet yoktur.
Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam uğruna savaşmış, İslam için her şeyini vermiş biridir. O öyle kararlıdır ki ona dünyaları verseler o yine de davasından vazgeçmemiştir.
"Bunu bilesin ki, ey amca! Güneş'i sağ elime, Ay'ı da sol elime verseler, ben yine bu dinden, bu tebliğden vazgeçmem. Ya Allah, bu dini hâkim kılar, yahut ben bu uğurda canımı veririm."
Yıkılmayan bir iradeye sahib Resûl-i Kibriyâ (asm)'ın davasını haykırmaktan asla vazgeçmeyeceğini anlayan Ebû Talib; "Yeğenim benim," diyerek boynuna sarıldı ve "İşine devam et, istediğini yap. Vallahi, seni asla herhangi bir şeyden dolayı kimseye teslim etmeyeceğim." diye konuştu.
Bu söz verişten sonra, müşrikler de Ebû Talib'in yeğenini her şeye rağmen koruyacağını ve asla yalnız bırakmayacağını kesinlikle anladılar. (bk. Sîretu İbn Hişam, 1/266; İbnu Seyyid’n-nas,Uyunu’l-eser, 1/132; İbn Kesir, es-Sîretu’n-Nebeviye, 1/474; Beyhakî, Delail’u’n-Nübüvve-şamile- 2/63; Taberî, 2/218-220)