Hz. Muhammed (s.a.v.) ve İslam, putlara ve putperestliğe yönelik köklü eleştiriler getiriyordu. Oysa putlar, müşriklerin ‘atalar dini’ni temsil ediyor; onların çıkar egemenliğini koruyordu.
Mekke bölgenin dinî, ticarî, idarî merkezi idi: Kâbe putlarla doldurulmuştu, panayırlar burada kuruluyordu, kabile reislerinin oluşturduğu Dârü’n-Nedve Mekke’de toplanıyordu. Peygamberimizin İslâm daveti ise, merkeze karşı bir başkaldırı niteliği taşıyordu.
İslâmiyet, her tür sınıf ayırımına karşı çıkıyor, insanların eşitliğini savunuyordu; “üstünlük takvâda” diyordu. Mekke’nin ayrıcalıklı sınıfının bu durumu kabul etmesi zordu.
Hz. Peygamber’in Haşimoğulları’ndan çıkmasını, diğer bazı kabileler ona iman etmekle Haşimîlerin üstünlüğünü kabul etmek olarak yorumladılar ve reddettiler. Müşrikler, Kur’ân’ın/vahyin, Kureyş’in ulularından birine değil de Hz. Peygamber’e inmesini ona yakıştıramadılar ve kabule yanaşmadılar.
Konuya ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Tıklayınız