Peygamberimiz Hazreti Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i Mekke’de İslamı açık bir şekilde tebliğ ettikten sonra Mekkeli müşriklerin çeşitli baskılarla işkencelerine iftiralarına maruz kalmış ve belli bir süre sonra bu baskılar çekilmeyecek bir hal aldığı gözlenmektedir.
Bunun üzerine Peygamberimiz Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem 622 yılında yatağında Hz Ali radıyallahu bırakarak Hz Ebubekir ile birlikte Mekke’den Medine’ye hicret etmiş e İslam’ı yaymak için uygun bir ortam olan Medine’ye yerleşmiştir.
Peygamberimiz Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem hicret etmesinin temel nedeni Medine’de var olan İslam’ı yaymak için uygun olan ortama erişmesi ve İslam’ın güçlenerek yayılmasından dolayı hicret ettiği kabul edilmektedir.
İkinci Akabe Bey’ati’nden sonra müşrikler, Müslümanların sığınıp kendilerini koruyacak bir yere hicret edeceklerini öğrenince, yaptıkları eziyetleri büsbütün artırdılar. Müslümanlar bu dayanılmaz işkenceler sebebiyle Mekke’de oturamayacak hâle geldikleri için, hâllerini Peygamber Efendimiz’e arz ettiler ve hicret için izin istediler.
Allâh Resûlü, Allâh’ın izni ile Müslümanlara Medîne yollarını işâret etti ve şöyle buyurdu:
“Bundan böyle sizin hicret edeceğiniz şehrin, iki kara taşlık arasında hurmalık bir yer olduğu bana gösterildi.” (Buhârî, Kefâlet, 4)
Onlara Ensâr ile, yâni Medîneli Müslüman kardeşleriyle kucaklaşmalarını emretti ve:
“Allâh Teâlâ sizin için kardeşler ve huzur bulacağınız bir diyâr lutfetti!” buyurdu.
Bundan sonra Müslümanlar, müşriklere hissettirmeden hazırlandılar, birbirlerine yardım ederek gizlice hicret etmeye başladılar.
Çünkü Müslümanların daha evvel hicret edip de hüsn-i kabûl gördükleri Habeşistan, cihânşümûl bir dîn için merkez olabilme şartlarını hâiz değildi. Medîne ise, hem siyâsî hem ticârî bakımdan ve daha birçok yönleriyle İslâm’a merkez olabilecek vasıfta bir şehirdi. Bu yüzden topyekûn hicret, o mübârek beldeye nasîb olacaktı.
Nitekim Medîne, Müslümanlar için bir barınak ve sığınak mekânı hâline geldi. Böylece Mekkeli müşriklerin de korktukları başlarına gelmiş oldu. İslâm, Mekke dışına çıkmış ve Medîne’de büyük bir îtibar kazanmıştı. Bu, müşriklerin, Hz. Peygamber’i yurdundan söküp atmak için rahatsız edip durmalarının kendileri için ne kadar büyük bir zarar ve kayıp olduğunu bir türlü anlayamamalarından kaynaklanıyordu. Hakîkaten bu, onlar için büyük bir kayıptı. Fakat göremiyor, duyamıyor, hissedemiyor, kavrayamıyorlardı.