Peygamber efendimiz, yolda birisi onu görüp selam verdiğinde o kişi konuşmayı bitirip yüzünü dönüp gidene dek o kişiye yüzünü dönmezdi.
Her bakımdan üsve-i hasene (en güzel örnek) olan Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, nezâket ve zarâfette de bizlere en mükemmel bir misâldir. Hazret-i Âişe şöyle der:
“Ahlâkı Peygamber Efendimiz’den daha güzel bir başkası yoktur. O’nun nezâketine küçük bir örnek vermek gerekirse, ashâbından veya âilesinden kim onu çağırsa hemen; «Buyur!» diye ona mukâbele etmesi zikredilebilir. Sahip olduğu bu yüce ahlâk sebebiyle Allah Teâlâ:
«Muhakkak ki Sen, pek büyük bir ahlâk üzeresin!» (el-Kalem, 4) âyet-i kerîmesini inzâl buyurdu.” (Vâhidî, Esbâb, s. 463)
İncelik ve nezâket, bilhassa konuşma esnâsında çok büyük bir ehemmiyet arz eder. Cenâb-ı Hak, kullarının yürüyüşlerinde ve konuşmalarında bir nezâketin olmasını arzu ederek şöle buyurur:
“Yürüyüşünde mûtedil ol! (Ne çok hızlı, ne de yavaş yürü! Sükûnet ve vakarını muhâfaza et!) Sesini alçalt! (Bağırıp çağırarak konuşma!) Unutma ki, seslerin en çirkini merkep sesidir.” (Lokmân, 19)
Yine Rabb’imiz şöyle buyurur:
“…İnsanlara güzel söz söyleyiniz!..” (el-Bakara, 83)
“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler!..” (el-İsrâ, 53)