Rasûlullah (sav) bu konuda yapılan aracılığa sinirlendi ve Müslümanlara hitap ederek “Sizden öncekilerin (bazı rivayetlerde İsrailoğullarının) helak olması, fakirler hırsızlık yapınca had uygulayıp nüfuzlu ve zengin olanları cezadan muaf tutmalarındandır. Vallahi Muhammed’in kızı Fatıma da hırsızlık yapsa onun elini keserdim” buyurdu. Önceki milletlerin helakinin adaletsizliklere bağlanması daha sonra şu veciz ifadede tekrarlanacaktır.
“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın): çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarptırırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” Bu ilahi emirler, Efendimiz tarafından Müslümanlara duyurulduğu gibi bizzat örnekliğiyle de müşahhaslaştırılmış ve ümmetin temel değerleri arasına dahil edilmeye çalışılmıştır.