Peygamberler, Allah’tan (c.c.) aldıkları vahyi insanlara aktarmak ve onlara doğru yolu göstermek üzere gönderilmiş elçilerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) de son peygamber ve son elçidir.
Dinimizde Peygamber Efendimizi (s.a.v.) sevmek, Yüce Allah’ın sevgisine ve affına ulaşmanın yollarından biri olarak kabul edilir.2 Yüce Allah, onu İslam dinini insanlara açıklaması için görevlendirmiş ve birtakım üstün özelliklerle donatmıştır. O, kendisine tabi olanlara daima doğru yolu gösteren bir rehber, tüm insanlar ve özellikle Allah’a ve ahiret gününe inananlar için en güzel örnek olmuştur. Peygamberimizi (s.a.v.) sevmek, Yüce Allah’ın seçtiği ve peygamberlik görevi verdiği bir insan olması bakımından imanımızın gereğidir. Yerine getirilmesi istenen bir hükümdür.
Dinimizde Peygamberimizi (s.a.v.) sevmek ve ona değer vermek ebedî âlemdeki kurtuluşa vesile olarak görülmüştür. Yüce Allah, peygamber sevgisini kendi sevgisinden ayrı tutmamış, bu yönüyle peygamber sevgisi Allah’ın (c.c.) insanlar üzerindeki bir hakkı olarak kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de müminlere peygamber sevgisinin gereği anlatılmış, dünyanın geçici ve aldatıcı hâllerinden hiçbirinin peygamber sevgisinden daha önemli görülmemesi gerektiği belirtilmiştir. Bu husus, Tevbe suresi 24. ayette şu şekilde vurgulanır: “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”