Ödev cevabı kısaca,
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Medine'ye ulaştığında ilk olarak Medine Sözleşmesi (Akabe Biatları) yapmış ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmiştir. Ayrıca Medine'de bir cami inşa etmiş, toplumun dini ihtiyaçlarını karşılayacak bir yer sağlamıştır. Bu, Medine'nin İslam devleti olarak kurulmasının ilk adımlarından biriydi.
Devesinin durduğu yerdeki araziyi satın alarak orada bir mescid yapımına başlandı. Müslümanlar için Pazar yeri belirlendi. Ensar ve muhaciri kardeş yaptı. İslam aktini oluşturdu.(www.egitimsistem.com)
Hicret, Hz. Peygamber’in risâlet görevini daha iyi şartlarda yerine getirmesini ve İslâmiyet’in yayılmasını sağlayan çok önemli bir olaydır. Son peygamberin en büyük hedefi, Kur’an âyetlerini tebliğ etmek, dini yaşayarak öğretmek, dinin gelecek nesillere değiştirilmeden intikalini sağlayacak müminlerin sayısını arttırmaktı. O bu amaçla bazı düzenlemeler yapmaya ve tedbirler almaya karar verdi. Müslümanları Allah’ın rızasını kazanmış iyi birer kul olmaya teşvik ederek aralarında gönül birliği ve sosyal dayanışmayı sağlamaya yönelik faaliyetler yaptı; emir ve tavsiyelerde bulundu. Bu bağlamda selamlaşmanın yayılmasını, fakirlerin gözetilmesini, akraba ziyaretlerinin ihmal edilmemesini, geceleri insanların uykuda olduğu sırada namaza kalkılmasını istedi ve böyle yapanları cennetle müjdeledi.
Her şeyden önce müslüman toplumun merkezi olacak bir camiye ihtiyaç vardı. Mekke döneminde müslümanların bir araya gelip ibadet etme ve Rasûlullah’ı dinleme imkânları çok kısıtlıydı.
Mescid-i Nebevî her şeyden önce bir ibadet yeri idi. Ancak Asr-ı saâdet’te, başta eğitim ve öğretim olmak üzere Rasûlullah’ın hemen bütün faaliyetlerinin merkezi yine burası olmuştur.
Hz. Peygamber hicretten hemen sonra muhacirleri, Evs veya Hazrec kabilesinden birer müslümanla kardeş ilân etti. “Muâhât” adı verilen bu düzenlemeyle, İslâm toplumunun bütünleşmesi, bütün mal varlıklarını Mekke’de bırakıp gelen muhacirlerin maddî ve mânevî ihtiyaçlarının karşılanması yolunda büyük bir imkân sağlanmış oldu. Medineli müslümanlar Akabe biatlarında Rasûl-i Ekrem’e verdikleri söz doğrultusunda muhacirleri öz kardeşleri gibi kabul edip ellerindeki imkânları ve bir süre evlerini onlarla paylaştılar.
Medine’ye hicret hareketleri Mekke’nin fethine kadar uzanan süreç içinde devam etti. Rasûlullah, Medine döneminin ilk yıllarında, gerek Mekke’den gerekse Medine çevresinden biat etmek üzere huzuruna gelenlere Medine’ye hicret etmelerini şart koşuyordu. Ayrıca Medine’ye hicret edenlerin daha sonra oradan ayrılmalarını da hoş karşılamıyor, hicretin kararlı ve semereli olması için Allah’a dua ediyordu.
Hz. Peygamber’in Medine’ye hicret ettiği dönemde bütün Hicaz bölgesinde olduğu gibi burada da teşkilâtlanmış bir devlet yoktu; her kabile kendi reisinin idaresinde yaşıyordu.
Hicretin 1. (milâdî 622) yılındaki düzenlemelerden biri de Müslümanlara namaz vakitlerinin geldiğini haber vermek üzere ezan okunmaya başlanmasıdır. Ezanın hicretin 2. (m. 623) yılında meşrû kılındığı da rivâyet edilmektedir Namaz Mekke döneminde farz kılındığı halde Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretine kadar namaz vakitlerini bildirmek için bir yol düşünülmemişti.