Özgürlük, felsefe içerisinde o kadar çok tartışılan bir konudur ki, hemen her filozofun bu konu hakkında bir fikre sahip olduğunu görebilirsiniz. Özgürlüğün bir sınırı var mıdır sorusu, özgür iradenin varlığı ya da yokluğu üzerine yöneltilmiş metafizik bir soru değildir. Bu soru, insan özgürlüğünün nereye kadar olması gerektiğini kapsayan ahlak felsefesi sorusudur.
İnsan özgürlüğünün bir sınırı olmalıdır. Her ne kadar sınırlamalar gerektiren bir yerde kelimenin tam anlamıyla özgürlükten bahsedilemese de, sosyal bir varlık olan insanın bu gibi sınırlamalara ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Klasik bir argüman ile özgürlük; bir başkasının özgürlük alanına müdahale edildiği anda biter. Ancak günümüz hukuk sistemi, bir başkasının “hakkına” müdahale etme potansiyelinizi dahi engeller. Örnek olarak gece 00:00’dan sonra yüksek sesle evin içerisinde müzik dinliyorsunuz. Bunu bir özgürlük davranışı olarak yorumlamak mümkün olmayacaktır. Komşuların “uyuma” hakkını ellerinden almış olacağınız için, hem hukuk sistemi tarafından cezai yaptırım ile karşı karşıya kalacak, hem de felsefi anlamda da bu davranışınız özgürlük kapsamı içerisinde yer almayacaktır. Bu örnek, bir başkasının özgürlük alanına ettiğiniz müdahaleyi özetler. Bir de, başkasının herhangi bir hakkına müdahale etme potansiyeli taşıyan yasaklı eylemler vardır. Alkol aldıktan sonra araç kullanmak, basit anlamda özgürlük gibi görünür. Ancak alkol alanların bilimsel bir tespit ile kaza yapma oranı %75 gibi bir rakama denk geliyorsa, hukuk sistemi deneyimlerden aldığı bilgiler doğrultusunda bu durumu özgürlük olarak değerlendirmeyecektir.