Zira Avcı, bundan böyle her dönem yeni ‘güncelleme’lerin olacağını ve toplumun da buna alışması gerektiğini ifade etti. Bu açıklama önümüzdeki yıllarda muhtemel bir faciada sistemin her türlü değişikliğe açık olduğunu gösteriyor. Yeni sistemle getirilen bu ‘güncelleme’ anlayışı, eğitimle ilgili bütün genel kabul ve bilgileri de tarihin çöplüğüne atacak. Eğitim yönetimindeki anlayış böyle sürdüğü müddetçe, hiçbir eğitimci geleceğe dair bir politika öngöremez hale gelecek.
Sistem kısa, orta ve uzun vadede olmak üzere 3 aşamada uygulamaya geçecek. Kısa vadede belirli derslerden çoktan seçmeli testleri içeren merkezi sınavlar yapılırken orta vadede açık uçlu soruların yer aldığı klasik yazılılar yer alacak. Eğitimin kalitesinin artmasının umulduğu döneme denk gelen uzun vadede ise öğrencinin ilgi ve becerisine yönelik yeni ‘güncelleme’ uygulanacak. Çoktan seçmeli testlerin uygulamasında da değişiklik var. Artık eskisi gibi 4 yanlış 1 doğruyu götürmeyecek. Bu değişiklik öğrencinin yararına gibi görünse de aslında sınavın güvenilirlik ve geçerliliğini düşürüyor. Zira 4 cevap seçeneği arasında öğrenci şansının yüzde 25 olduğunu bilerek atma hakkını kullanacak.
Eğitim sistemimiz içinde özel sektörün payı her geçen gün artıyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bundan önceki yıllarda sürekli gelişen ekonomik göstergelere paralel olarak eğitimin özelleşmesini ve özel sektörün ihtiyaçlarını ön planda tutmayı vaat etti. Özel sektöre teşvikler verileceği hatta devletin özel sektörden eğitim satın alması gündeme geldi. Ancak yeni sistem, özel sektörün taleplerini göz ardı ediyor. Özel okullar, yıllardır kendi öğrencisini seçmek istiyor. Ancak böylesi önemli bir ‘güncelleme’de özel sektörün talebi yine karşılıksız kaldı. Sistem, özel sektöre kendi müfredatını uygulama imkanı bırakmıyor. Çünkü sıradan okul sınavlarının merkezileşmesiyle tüm resmi ve özel okullar aynı müfredatı aynı anda takip etmek zorunda. Bu ise seviye olarak önde gidebilecek okulların ayağına taş bağlamak ve ‘Siz biraz bekleyin’ demek. Bu eşitlik anlamına gelmediği gibi ülkenin kalkınmasına da engel bir durum.
Yeni sisteme göre müfredatın tüm ülkede aynı anda takip edilmesi gerek. Ancak eğitim altyapısı buna müsait değil. Yeni sistem bu durumu öngörerek merkezi sınavlara katılamayan ya da müfredatın gerisinde kalan öğrenciler için telafi sınavı hakkı getiriyor. Ancak mevsimlik işçilerin çocukları başta olmak üzere özellikle Doğu’da öğretmeni olmayan birçok öğrencinin liselere yerleştirilme dönemine yetişememe tehlikesi var.
Yeni modelin uygulanmasında kısa vadede pek çok problem göze çarpıyor. Bunlar belki aşılabilir. Ancak bazı eğitimcilerin tespitiyle asıl sorun orta vadede getirilmesi planlanan açık uçlu soru sistemi. Çünkü 5 milyonu aşkın öğrenci, açık uçlu sınavda sorulacak sorulara 5 milyon ayrı cevap verecek. Bir öğrencinin soruya vereceği cevap bir paragraf iken diğeri aynı cevabı 2 ayrı sayfada anlatmak isteyebilir. Cevapların doğru ve güvenilir biçimde okunması kamuoyunda tartışma konusu olacak. Bu ise muhtemel başarısızlıklarda hem öğrenciyi hem veliyi hem de bakanlığı yıpratacak.