Devletin en önemli giderleri arasında asker maaşları (ulufeler) ve savaş harcamaları vardı. Ulufeler devlet giderlerinin %70’lik kısmını, savaşlar ise %30’luk kısmını oluştururdu. Günümüzde kamu yatırımı olarak değerlendirilen harcamalar bu bütçeden karşılanmazdı. Çünkü bayındırlık, eğitim ve sağlık harcamaları ile diyanet işleri için yapılan harcamalar hazineden para çıkışı ile değil vakıf gelirleri, ocaklık vb. gelirler ve vergi muafiyetleri ile yapılırdı. Vergiler ise şerî ve örfî vergiler olmak üzere ikiye ayrılırdı.
OSMANLI DEVLETI’NDE VERGILER
- Şerî Vergiler
- Öşür: Müslümanlardan alınan ürün vergisi.
- Haraç: Gayrimüslimlerden alınan ürün
vergisi. - Cizye: Gayrimüslim erkeklerden askerlik
yapmamaları karşılığında alınan vergi. - Ağnam: Küçükbaş hayvan vergisi.
- Zekat: Müslümanlardan deniz ürünleri,
madenler, zirai ürünler ve ticari faaliyetlerden
elde edilen gelirlerden alınan
vergi.
- Örfî Vergiler
- Çifthane: Bir çift öküz ile işletilebilen araziden alınan
vergi. - Çift bozan: Toprağını izinsiz olarak terk eden veya
üç yıl üst üste ekmeyenden alınan vergi. - İspenç: Gayrimüslimlerden alınan toprak vergisi.
- Bac: Çarşı ve pazardan alınan vergi.
- Ağıl: Sürü sahiplerinden alınan vergi.
- İmdadiyeyi Seferiye: Sefer sırasında alınan vergi.
- İmdadiyeyi Hazariye: Barış zamanında alınan vergi.
- Derbent: Köprü veya geçitlerden alınan vergi.
- Avarız: Olağanüstü hâllerde alınan vergi.
- Çifthane: Bir çift öküz ile işletilebilen araziden alınan
Osmanlı Devleti’nin toprakları üzerinde tek tip vergi düzeni yoktu. Fethedilen bölgelerin coğrafî şartları, etnik ve kültürel özellikleri ile sosyal ve ekonomik yapısı dikkate alınarak vergi konusunda ayrı ayrı düzenlemeler yapılırdı. Dönemin şartlarında Osmanlı’nın bu vergileri nakit olarak merkez hazineye toplayıp harcaması güç olduğu için tımar sistemi içinde vergi toplama hakkı dirlik sahiplerine ve vakıflara bırakılmıştı.