Aslında ecdadımızdan miras kalan bütün eserlerin her süsü, her özelliği ayrı bir saygı ve sevginin işareti. İşte tarihi eserlerimizde gördüğümüz ama belki dikkatimizi bile çekmeyen özelliklerin derin anlamları...
Bu simgeler bizim için çok tanıdık. Bayrağımızın üzerindeki hilal ve yıldız, farklı şekillerde ecdat yadigarı eserleri de süslüyor. Ancak her birerinin çeşitli manaları var.
Arapçanın şöyle bir özelliği var. Aynı kökten gelen kelimeler aynı şeyi ifade eder. Hilal, Lillah, İlah ve Allah. Dolayısıyla Allah ismi şifrelenmiş şekilde rumuzlanmış şekilde hilal ismiyle ifade edilir.
Yıldızda ise peygamber efendimiz şifrelenmiş. Yıldızsa Kur'an'ı Kerim'de bir sure vardır. Necm suresi 15. ayette rabbimiz ey Resulüm sen benim Necmi'msin. Sen benim yıldızımsın diye ifade eder. Dolayısıyla ecdat bayrağımızın üzerinde hilal ve yıldızı kullanırken Allah ve Muhammed isimlerini şifrelemiş.
Ecdadımızdaki hassasiyet sadece bunlarla sınırlı değil. Osmanlı padişahlarının yaptırdığı birçok cami var. Her birinde ayrı sırlar ve şifreler var. Ama hemen hemen tamamında aynı olan özellik camilerin 3 kapılı olması. Ve bu kapıların her biri bir anlamı ifade ediyor. İlk olarak bizleri cümle kapısı karşılar.
Aklımıza kul olmanın hakikatini düşüren bir hakikati bize hatırlatır ve akılla tek başına hakikati bulmak mümkün olmayacağı için cümle kapısından girin mana kapısına kul olmanın idrakine varıp hemen kulluğun gerekçesi olan akıl ve kalbin bir araya gelmesiyle secde makamına koşun ve sacidler kapısından geçin. Bütün bu kapılardaki anlam ise insanı, insan-ı kamil olma yoluna götürüyor.
Cami kapıları hangi yönü gösterir
Osmanlıda sultanlar adına yaptırılan büyük camîlere selatin camîleri denir. Ayrıca herhangi bir alanda ibadet etmeye yarayan, boş ve imarsız mekanlara namazgah denir. Şehirlerde yapılan ve özellikle cuma namazları için büyük cemaatlerin toplanmasını sağlayan şehrin en büyük ve abidevi camîlerine ise Ulucamî denilmektedir.