Olayların kuşaktan kuşağa aktarılmasında sözlü kültürde farklılıklarla olabildiği gibi yazılı kültürde de farklılaşma olabilmektedir. Sözlü olarak aktarımda anlatıcının da dinleyicinin de etkilerini düşünürsek olayın duygu boyutunda hatta olayın muhtevasında farklılıkların olacağını bilmekteyiz. Yazılı olarak da her olay farklı boyutlar kazanabilir bu da kelimelerin anlam katmanlarındaki güçle ilgilidir.
Sözlü kültürde düşünceleri anımsamak için kalıplaşmış deyişler kullanılıyor ve düşüncenin özünü bu deyişler oluşturuyor. Yazılı kültürden gelen bizler, kavramları ve nesneleri soyut düşünürüz, kategorize eder ya da ayrıştırırız. Sözlü kültürde ise düşünme süreci doğrudan ve basit, genellemeler, karşılaştırmalar yok. Tanımlara ihtiyaç duyulmuyor.