Yalnız Bir Eser
Ben, Taksim civarlarında bulunan iyi bir okulun kütüphanesinde yaşıyorum. Burada günlerim oldukça tozlu ve sıkıcı geçiyor. Bugün, yine ilk gördüğüm kişi kütüphane görevlisi oldu. Zaten aylardır ondan başkası beni görmemiş, benden tek bir kelime bile okumamıştı.
Bu durum benim canımı oldukça sıkıyor. Ben bir romanım ve Tanzimat dönemlerini anlatıyorum. Bazen aklıma, acaba çok eski zamanlardan bahsettiğim için okunmadığım fikri geliyor. Lakin kütüphaneye çok az sayıda insan geldiğinden bu durumun sadece benim değil kütüphanede yaşayan tüm arkadaşlarım için geçerli olduğunu düşünüyorum.
Bugün de genellikle olduğu gibi sakin bir gün gibi görünüyordu. Ama kütüphane görevlisinden, okulun tanıtımı için bir gezi düzenlendiğini duydum. Yani bu, kütüphaneyi görmeye de birçok insanın geleceği anlamına geliyordu. Bir, iki saat sonra gerçekten de kütüphane dolmaya başladı, gün içerisinde birçok kez insanlar beni eline alıp göz attı. En azından bu bile, beni ve tüm kütüphanedeki arkadaşlarımı mutlu etti.
Umarım ülkemizde kitaplara ve bilgilenmeye istekli olan insanların sayısı artar. Biz de bu tozlu kütüphanelerde yalnız eserler olmaktan kurtulup, insanları heyecanlandırıp onları mutlu edebiliriz.
2. HİKAYE
Biri gelse, elimden tutsa alsa götürse beni. Sonra O okusa, ben onu dinlesem.
Bilgimiz, görgümüz artsa. Hayal kursak. Sayfa sayfa, harf harf maceralara çıksak. Krallar, devler, uzay, gözyaşı, mutluluk ve gizem dolu her sayfada ayrı bir macera bizimle olsa.
Evet geldi. Aldı. Evirdi, çevirdi. Ama yine yerime koydu. Ah ah al işte bak ne çok seveceksin. Ağlayacağım inan.
Yine sessizce bekliyorum.
hımmm. sınıfın en yaramazı Ali geldi. O buralara uğramazdı hiç. Yanlış geldi galiba…
Bana doğru yaklaşıyor. O beni almaz, hiç kimseyi almaz.
Beni aldı. Sayfalarıma bakıyor. Oh temiz hava almak güzelmiş.
Ali beni okuyor. Çok mutlu. Bir solukta okudu. Arkadaşlarına tavsiye etti. Şimdi çok mutluyum. Hep birileri okuyor.
Ali şimdi kitap kurdu oldu…