Öğrenme denilince bazılarınızın aklına hemen okul, ders kitapları ve nihayet diploma gelebilir. Bu gösteriyor ki diploma alma sürecini öğrenme olarak algılayan bir toplum hala var. Bu anlayıştaki insanlara göre diploma ile öğrenme hayatı bitmiş oluyor. Diploma merkezli öğrenme anlayışı olduğu sürece ‘’ beşikten mezara kadar ilim öğrenin’’ diyen bir önderin ne kadar izinden gidildiği söylenebilir ki . Öğrenmeyi diplomanın alınmasından sonra darağacına çeken bir anlayışı sorgulamak gerekiyor. Çünkü okul hayatı bitince ardından hayat okulu başlıyor.
Öğrenme insanoğlu için hayat boyu devam eden bir süreçtir. Aslında öğrenme süreci yalnız insana özgü değil bütün organizmalar için geçerlidir. Öğrenme süreçlerinin incelenmesinde hayvan deneyleri ve hayvan modellerinden yola çıkılarak hareket edilmesi bu yüzdendir. Ancak hayvanlardaki öğrenme daha tek düze ve daha basittir. İnsanların öğrenme biçimleri ise sistematik , geçmişe ve geleceğe dönük olabilir. İnsanoğlu her şeyi bilmek ve doğaya hakim olmak ister. Bugünkü uygarlığı da insanlardaki öğrenme merakı meydana getirmiştir. İnsanın bilinçli bir varlık olarak hayatında neyi, niçin ve nasıl yapacağını öğrenmesi hem hakkı hem de insan olma sorumluluğunun gereğidir.
İnsanlar öğrenmeden yaşayamaz. Bir canlı türünün uzun süre yaşayabilmesi açlık, susuzluk, vb. fizyolojik gereksinimlerini karşılamasına bağlıdır. Hiçbir canlı türünün bu temel gereksinimlerini karşılamayı öğrenmeden yaşaması olanaksızdır. Öğrenme sadece fizyolojik ihtiyaçlar için gerekli değildir. Öğrenme maddi olduğu kadar manevi bir gereksinimdir de. Sabır, paylaşım, dostluk, sevgi öğrenilmesi gereken huzurun malzemeleridir. Öğrenme insanı hayatta aktif kılar. Öğrenme merakı olan ihtiyarlamaz .Bir zevk alıştır ve bir mutluluktur öğrenme.’’ Sokrates yetmiş bir yaşında ölümle yargılanıyor. Sonuçta , baldıran otuyla zehirlenerek öldürüleceği kesinleşmiş durumda. Elinde sazıyla hapishaneye gelen öğrencisine Sokrates, sazı işaret ederek, ‘’ Bana şunu çalmayı öğretsene ’’ der. Öğrencisi ağlamaklı ve hayli bir üzgün ses tonuyla, ‘’ Ölmek üzeresiniz hocam, saz çalmanın size ne yararı olacak? ‘’ diye sorar . Sokrates cevaplar: ‘Zevk, çalmakta değil, öğrenmekte (1)
Öğrenmeyi bilmeyenler cehalet okulunun başarılı öğrencileridir. ‘’Öğrenmek pahalıdır ama cehalet ondan daha pahalıdır’’ der Henry Clausen. Bu cehaletin pahalı sonuçlarından kurtulmak için sözlerin efendisi ‘’ İlim Çin’de bile olsa gidiniz’’ demiştir. Hayatta bir amaç üzere yaşamak ve huzur bulmak için öğrenmenin kanatları altına girmeniz gerekir. Sözlerin efendisi ‘’ Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen yada ilmi seven ol beşincisi olma helak olursun ‘’ diyerek buna işaret eder. İnsan kuşku duyduğu zamanlarda daha çok şey öğrenir .Kendine sorular yöneltmeye insan öğrenmenin kokusunu ciğerlerine çekmeye başlamış demektir.
Nerde bu devlet demeyi çok seven bir millet, cehaletin sebebini de sistemlere atar. Oysa ki öğrenmek özgür olmaktır. Bilgi gücünün kanatlarıyla havalanmaktır. Öğrenmek,uçarak yükselmek ve mazeretleri aşağılarda küçücük görmektir. Bilmeden, öğrenmeden ve öğrendiklerini uygulamadan hep çareyi ve sorunları başkalarında arayan insanlar kanatları olduğu halde uçmayanlardır. Sizi hayattaki sorunlardan kurtaracak, korkularınıza ve çaresizliğinize çözüm olacak şey öğrenmedir . Öğrenirken neyi, niçin öğrendiğinizin farkına varın. Bir insan rastgele her şeyi öğrenirse hiçbir şey öğrenemez. Öğrenmeniz sorgulayıcı olsun. ‘Düşünmeden öğrenmek faydasızdır, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir ‘’ der Konfüçyüs.
Toplum hayatında öğrenmenin görsel , işitsel , gizli , açık , sistemli ve rastgele şekillerde meydana geldiğini düşünürsek, sorgulayıcı öğrenmenin önemini daha iyi anlarız. İnsanlar , kendi istedikleri şeyleri öğrenmeniz sizin için bütün duyularınızı işgal etmeye başladığı dünyada siz sorgulayarak öğrenin. Boş ve anlamsız bilgileri empoze edenlere karşı öğrenmenin onurunu ayakta tutun.
1) Gerçek Yaşam Öyküleri, Ayşe ŞEN