Nasrettin Hocanın Canı Yanınca Eşeği Geçer!..
“Nasreddin Hoca, bir gün köyün birinde kap kacak kalaylıyormuş. Köylünün biri kalayı beğenmemiş. Aralarında tartışma çıkmış. Olay yerine gelen köylüler de hocayı haksız bulmuşlar, arkadaşlarından yana tavır koyup “ Hoca, pılını pırtını topla köyümüzden git. Yoksa sana iyi bir sopa atarız, “ demişler.
Hoca bakmış ki durum kötü; elindeki kalayı bırakmış, palas pandıras malzemeleri eşeğe yüklemiş. Eşeğin sırtındaki palanın ipini kuyruğunun altından geçirirken, nişadırlı (kalay yaparken kullanılan beyaz amonyak tuz) elleri eşeğin kıçına değmiş.
Nişadır, deriyi tahriş edici yakıcı bir tuz olduğundan eşek huysuzlaşmış, sağa sola çifte atmış. Neyse Hoca zor zahmet eşeğe biner, yola çıkar. Eşek de dört nala fişek gibi koşmaya başlar.
Hoca, yahu bunda bir iş var desede bir anlam veremez. Daha sonra aklına eline bulaşmış nişadır gelir. “Acaba bundan mı oluyor” diye düşünür. Eşeği zor durdurur ve aşağıya iner. Elini kıçına sürer. Hoca nişadırın yangısından yerinde duramaz ve başlar koşmaya. Tabiki eşekte koşar. Nihayetinde hoca eşeği geçer. ”
Yine bir başka fıkrada ise şöyle bir diyalog geçer:
Nasreddin Hoca’nın eşeğinin kuyruk altında yara çıkmış. Hayvan adım atamaz vaziyette. Biri hocaya şöyle der:
- “Hocam bir parça nişadır sür, eşek normale döner.”
Hoca denileni yapınca canı yanan hayvan koşmaya başlar. Hoca bir süre sonra acılar içinde bir adamla karşılaşır ve adam şöyle der:
- “Hoca, basurum azdı adım atamıyorum. Bana ne tavsiye edersin?”
Bunun üzerine Nasreddin Hoca, “Kıçına nişadır sür be adam!” yanıtını verir.