Bir arkadaşım anlattı. Üçüncü katta oturan yakını olan hanımla onun birinci katta oturan komşusunu ziyarete gitmişler. Konuşurken yakını olan hanım bir ara iç çekmiş. “Ah ah insanoğlu kuş misali. Daha bir saat önce üst kattaydım şimdi buradayım.” demiş.
Ben de uçakla şehir ya da ülke değiştirdiğimde bu duyguya kapılırım. Bir saat önce İstanbul’ da bir saat sonra Antalya’da. Kuş misali.
Hepimizin elinde kendi oluşturduğumuz tartılarımız ve ölçü birimlerimiz var. Her şeyi kendi tartımızla ölçüyoruz. Aynı şey için birimizinki metre iken diğerimizin ki kilometre olabiliyor. Ya da birine kendini değerli hissettiren bir davranış başka birine kendini değersiz hissettirebiliyor. Kişinin zihnindeki tartı ne ise ona göre ölçüyor.
Ortak bir tartı yok. Ölçü birimimiz; kendi kişiliğimizden, ailemizden, çevremizden gördüklerimizden, okuduklarımızdan, medyanın dayattıklarından… Bir şekilde oluşuyor. Ve herkese göre kendi tartısı en doğru tartıyor. Karşısındakinin tartısı kendi tartısından farklı tarttığında bu problem olarak görülüyor.
Mesela kadınların evlilikleri ile şikayetlerinde en çok kullandıkları cümle değerle ilgilidir. “Eşim bana değer vermiyor. Kime göre. Kadına göre. Eşine göre ise çok değer veriyor.
Bir kadın, eşi doğum gününü unuttuğunda kendini değersiz hissederken başka bir kadın ise, eşi akşam gelip bilgisayardan başını kaldırmadığında kendini değersiz hissediyor. Erkeğin elindeki tartı da ise bunlar değersizlik ölçüleri değil. Unutmuş ya da akşam kafasını dinlendiriyor.
Ya da erkek açısından bakarsak bir erkek eve geldiğinde karısını göremiyorsa kapıyı karısı açmıyorsa kendini değersiz hissediyor başka bir erkek evi dağınık gördüğünde ya da yemek olmadığında ya da yatakta reddedildiğinde. Yani herkesin ölçüsü farklı.
Kendimizi değerli ya da değersiz hissettiren şey karşımızdaki kişinin davranışı değil, bizim elimizdeki tartı. Hele tartımız bozuksa, çocukluk ayarlarımızla oynanmışsa, içimizde aşağılık kompleksi varsa karşımızdaki ne yaparsa yapsın kendimizi değerli göremeyiz.
Mesela, bir kadının kocası bütün ev işlerinde yardımcı oluyor fakat bir gün cam silmedi için, benim sözlerimi önemsemiyor, diye kadın küsüyor kendini değersiz hissediyor (örnekler gerçek hayattan) başka bir kadın ise yorgun ya da hasta olduğu bir gün kocası eve hazır yemek getirdiğinde ya da çay demlediğinde kendini çok değerli görebiliyor.
Bu yüzden “bana değer vermiyor sözü” herkes için yanlıştır. Ancak “Bana göre bana değer vermiyor” denilebilir. Bir de ona göre bakmak lazım. Eşinizin değer kavramı ailesinde nasıl oluşmuş ya da oluşmamış mı? Onun elindeki tartı ne? O neye göre ölçüyor. Belki onun değer ölçülerinde siz çok kıymetlisiniz de sizin tartı fazla hassas.
Bir de eşinizin, çocuklarınızın, anne-babanızın değer ölçüleri ile bakmaya çalışın kendinize. Terazinin bir gözüne altın, bir gözüne demir koyup tartarsanız çok yanlış sonuçlar elde edersiniz. Kendinizi ve eşinizi doğru değerlendiremezsiniz. Mesela siz altınsınız da o size demir muamelesi mi yapıyor? Ya da siz demirsiniz de altın muamelesi mi bekliyorsunuz. Ölçüleriniz neye göre, kime göre? Ve eşinizin ölçüleri neye göre kime göre?