Osmanlı Devleti, meşrutiyet ile yönetilmeye başladıktan sonra halkı temsil eden milletvekilleri Mebusan Meclisi'nde toplanmıştır. Ankara'daki kurucu meclis de halkı temsil ederek Milli Mücadele'yi yönetme gayesiyle kurulduğundan halihazırda halkın temsilcileri olan mebuslardan Milli Mücadele'yi destekleyenlere kurucu mecliste yer verilmiştir. Mustafa Kemal, ilke olarak sahiplendiği demokrasi anlayışını o günlerden itibaren muhafaza ederek, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, sözleriyle de ifade etmiştir.
Mebusan Meclisi mebuslarının kurucu meclis üyeleri olması bu anlayışla da örtüşmektedir. Ayrıca, Misak-ı Milli kararları alınıp dağıtılmadan önce, Mustafa Kemal de bu meclisin bir üyesiydi ve Erzurum mebusuydu.
6. dönem mebusu olan Mustafa Kemal, meclisin son oturumunda Milli Mücadele'nin gayelerinin ve toprak bütünlüğünün oluşmasında önemli bir yere sahip olan Misak-ı Milli kararlarının alınmasında önemli bir rol oynamıştır.
Ancak bu kararlardan sonra İstanbul'daki Mebusan Meclisi İngilizler tarafından dağıtılmış, bazı vekiller Malta'ya sürgün edilmiştir. Kaçabilen mebuslar, Anadolu'da Mustafa Kemal'e katılıp kurucu meclis Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunda yer almışlardır.
Bu meclise kurucu meclis denmesi başlangıçta tartışmalara neden olmuştur. Bunun üzerine Mustafa Kemal, bu meclisi fevkalade yetkilere sahip meclis adıyla anarak tartışmalara bir nebze yumuşama getirmiştir.
Daha sonra bu meclis, cumhuriyeti kurmuştur.