Sözlükte "tokalaşmak" anlamına gelen musafaha, hadis ilminde, muteber hadisçilerden birinin rivâyet ettiği bir hadisin senedindeki râvî sayısının, aynı hadisi rivâyet eden bir başka kimsenin senedindeki ravî sayısı ile eşit olmasıdır. Musafaha, muteber hadis kitabına göre kıyaslanan hadisin isnadının âlî olduğuna işaret eder. (bk. Âlî İsnad)
Gerek erkeklerin birbiriyle, gerekse de kadınların birbirleriyle, karşılaştıkları zaman selâmlaşmaları, hal-hatır sormaları, musafaha yapmaları, tokalaşmaları, kucaklaşmaları, birbirlerine güleryüz göstermeleri İslâmî kardeşliğin bir icabıdır. Bu davranışların tamamı sadakadır ve ibadettir.
Bir hadiste Peygamberimiz musafahanın faziletini şöyle anlatırlar:
"İki Müslüman karşılaşıp musafaha yaparlarsa, Cenâb-ı Hak, onlar ayrılmadan her ikisinin de günahını bağışlar.
"Peygamberimizin bu hususta nasıl hareket ettiğini de Hazret-i Ebû Zer'den öğreniyoruz. Müslümanlar kendisi ne sorarlar: "Resul-i Eklemle (a.s.m.) karşılaştığımz vakit sizinle musafaha yapar mıydı?"
Bu sual üzerine Hz. Ebû Zer (r.a.) kendi başından geçen nurlu bir hatırayı şöyle anlatır:
"Resul-i Ekrem Efendimizle (a.s.m.) karşılaşıp da musafaha etmedimiz hiç vaki değildir. Her karşılaşmada musafaha ederdi. Beni bir gün evden çağırtmıştı. O gün evde yoktum. Eve geldiğimde haber verdüer. Hemen huzuruna vardım, divanın üzerinde oturuyorlardı. Beni görünce ayağa kalktı ve kucakladı. Bu manzara benim için çok, hem çok güzel bir şeydi."(2)
Karsılaşınca musafaha yapmak, kucaklaşmak Peygamberimizin hem sözlü, hem de fiilî bir sünnetidir. Peygamberimizin sünnet olan bu hareketini mutlaka erkekler tatbik edecek diye bir kaide yoktur. Bu sünneti mü'min erkekler yapabildikleri gibi, mü'min kadınlar da yaparlar Yalnız burada dikkat edilmesi gereken husus, kadınlarin kendilerine nikâhı düşebilecek erkeklerle musafaha yapmamalarıdır, bu caiz değildir.
Karşılaşınca Peygamber Efendimizin üzerine salavat-ı şerife getirme meselesine gelince; bu mevzuda da yine bir hadis-i şerifin mealini okuyalım:"Birbirlerinii seven iki kul karşılaştıkları zaman Resulullaha (a.s.m.) salavat getirirse, ayrılmadan önce Allah'ın affına ermiş olurlar."(3)
Meallerini verdiğimiz bu hadislerden, bizim de tabiî olarak tatbik ettiğimiz şu sıralama çıkıyor. İki Müslüman karşılaştıkları zaman önce "Esselâmü Aleyküm" "Ve aleykümüsselam" diyerek selâmlaşırlar, musafaha yaparlar ve "Allahümme salli âlâ seyyidinâ Muhammed" diyerek Peygamberimizin üzerine salavat getirirler. Bunlann hepsi de sünnettir. Hiçbir zaman bid'at ve uydurma olamaz. Gerek erkekler, gerekse kadınlar kendi aralarında bu sünneti yaşamaya, yaşatmaya gayret ederler.
Yalnız, kadınlar musafaha ve kucaklaşma sünnetini cadde ve sokak gibi yabancı erkeklerin görebileceği bir yerde yapmamaya dikkat ederlerse daha isabetli olur. Zaten takvaya riayet eden müvmin kadınlar her vakit İslâmî edep ve erkâna riayet ederler.
Erkeklerin karşılaştıklarında birbirlerinin yüzünü öpmesi İmam-ı Azam ve İmam-ı Muhammed’e göre mekruh ise de, İmam-ı Ebu Yusufa göre mekruh değildir.
Bazı alimler bu hususta şöyle derler: Eğer yüzünü öptüğü bir kimse bir din alimi ve takva sahibi bir kimse ise, bunda bir mahzur yoktur. Çünkü, bunda dinin şerefini korumak vardır.
Camilerde yapılan musafaha üzerine
Gündüz işimde olduğumdan camiye pek gidemiyorum. Akşam işimden gelince mümkün olduğu kadarıyla camide kılıyorum. Evi pek tercih etmiyorum.
Burada beni meşgul eden şey cemaatın namazdan sonra mutlaka musafaha için ellerini uzatıp salavat getirerek tokalaşmalarıdır. Bana çok ters gelen bu tutumdan dolayı zaman zaman muhataplarımı kırdığımın da farkındayım. Ben kendime göre kıbleye yönelmiş, halen dua ve istiğfar halinde iken biri omuzuma vuruyor, uzattığı elini sıkıp musafaha etmemi işaret ediyor. Bazan ters karşılık veriyorum, bazan da istemeyerek elimi uzatıp musafaha ediyorum. Terlemiş elleri sıkarak dinî bir vazife yapmış gibi bir duruma itilmiş oluyorum. Siz söyleyin, bu türlü musafaha şart mı, gerekli mi? Mutlaka namazdan sonra böyle bir mecburiyet sözkonusu mu? Yapılmasa ne lazım gelir? Bir dinî emir terkedilmiş mi sayılır?
Hemen ifade edeyim ki herhangi bir dinî emir yoktur namazdan sonra mutlaka musafaha edeceksiniz, diye. Böyle bir emir varmış gibi davrananlar, başkalarını da böyle musafahaya zorlayanlar, mahiyetini bilmedikleri bir alışkanlıklarını icra ediyorlar demektir. Yoksa ne namazdan önce, ne de sonra musafaha emri yoktur.
Ancak yok demek, yapılırsa günah olur demek de değildir.
Musafaha, karşılaşan müminlerin sevgi ve saygı işareti olarak el tutuşup sıkışmasından ibaret güzel bir sünnettir. Ancak bu da cami içinde ve dışında çok sıkça yapılırsa mânâsını kaybeder, lüzumsuz bir alışkanlık halini de alabilir.