Ödev cevabı kısaca,
Müminler, İslam'ın emrettiği zekat, sadaka ve doğrudan yardım gibi yöntemlerle yoksulun hakkını gözetirler. Bu, toplumda sosyal adaletin sağlanmasına katkıda bulunur.
Müminlerin önemli özelliklerinden biri de yoksulun hakkını gözetmektir. Çünkü dinimiz yoksulun hakkını gözetmenin önemli bir dinî görev olduğunu ortaya koymuştur. Bu dinî görev sosyal dengenin sağlanacağı bir faaliyettir. Mümin, insanın elindeki malların, gerçekte Allah’ın (c.c.) olduğunun bilincindedir. Kendisine meşru bir biçimde faydalanması için emanet edildiğinin şuurundadır. Dolayısıyla mümin, elinde bulunan malların sahibi Yüce Allah ne emrederse ona uyması gerektiğinin farkındadır. Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayette yoksulun hakkını gözetmenin önemli bir dinî görev olduğu bildirilmiştir.
Örneğin bir ayette şöyle buyrulur: “Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma. Zira böylesine saçıp savuranlar şeytanların dostlarıdırlar. Şeytan ise Rabb’ine karşı çok nankördür.” (2 İsrâ suresi, 26-27. ayetler)
Toplumsal dayanışma ve barış açısından da yoksulun hakkını gözetmenin önemi büyüktür. İnsanlar arasında bu görevin yerine getirildiği toplumlarda barış ve huzur vardır. İnsanların kardeşçe yaşamalarını isteyen İslam dini, müminlerin ellerindeki imkânları birbirleriyle paylaşmalarına büyük önem vermiştir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Müslümanları bir bedenin organlarına benzetmiştir. Vücudun herhangi bir organı ağrıdığında, tüm vücut bundan nasıl rahatsız olursa bir mümin de sıkıntı içinde bulunduğunda, diğer müminler onun sıkıntısını paylaşması ve derdiyle dertlenmesi gerektiğini bildirmiştir. (Buhârî, Sahih, Edep, 78. s; Müslim, Sahih, Birr, 17.) Başka bir hadisinde de bu durumun önemini: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” (Buhârî, Sahih, Edep, 12.) buyurarak belirtmiştir