Müminlerin iyiliği emretmek, kötülüğü engellemekle ilgili sorumlulukları vardır. Buna dinî literatürde “emr-i bi’l-ma’ruf nehy-i ani’l-münker” denir. “Maruf” kelimesi, hepimizin bildiği, kabul ettiği iyilikler, İslam’ın hoş karşıladığı her iş ve davranıştır. Buna göre maruf; İslam’ın hükümleri, genel prensipleri ve emirleri doğrultusunda yapılması ve söylenmesi gereken her söz ve işe denir. Münker de; kabul edilmeyen, hoş karşılanmayan, Kur’an ve sünnete aykırı olan yapılmaması ve söylenmemesi gereken her söz ve iştir. Bu durum “Emr-i bi’l maruf, nehyi ani’l münker” şeklinde özel bir kalıp olarak Kur’an-ı Kerim’de geçer.
Yüce Allah müminlerden dinimize göre hoş olan şeyleri yapmayı emretmelerini, kötü ve çirkin kabul edilen işleri engellemeye çalışmalarını ister. Ayrıca müminlerden kötü söz, fiil ve ahlaka karşı tavır almalarını, hayatın her alanında hayır ve güzellikler yerleşinceye kadar yerine göre elle, malla, dille her türlü gayreti sarf etmelerini ister. Mümin İslam’ın bilinmesi, tanınması, yaşanması ve yücelmesi için çalışmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu ibadetinin yerine getirilmesi gerektiği ile ilgili pek çok ayet vardır. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır: “Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten menederler; hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır.” (Âl-i İmrân suresi, 114. ayet.)
Başka bir ayette de: “Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.”(Tevbe suresi, 71. ayet.) buyrulmuştur. Sevgili Peygamberimiz de (s.a.v.) bu konuda: “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen ve iyiliği emredip kötülükten sakındırmayan bizden değildir.” (Tirmizi, Sünen, Birr, 15.) buyurmuştur.
Dolayısıyla mümin iyiliği, hayrı tavsiye etmeli, kötülükten ve çirkin olandan sakındırmalıdır. Dinin emirlerini sözlü veya yazılı bir biçimde eksiksiz olarak anlatmalı, bu emirlere uymayanları ahirette ilahî azabın beklediğini insanlara bildirmelidir. Uyanlara ise Allah’ın (c.c.) bağış ve yardımının, dünya ve ahirette geleceğini müjdelemelidir. Bu ibadeti yerine getirirken başına gelenlere de sabretmelidir. Çünkü Hz. Lokman (a.s.) bu konuda oğluna şu tavsiyede bulunmaktadır: “Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.”(Lokman suresi, 17. ayet.)