Ancak okuyanların da bu dili anlamaları gerekir. Zira anlamazlarsa nasıl imrenecek, sanat olduğunu nasıl görüp kabul edecekler.
Herbir dizesi Türkçe, Arapça ve Farsça gibi farklı dillerle kaleme alınan şiirlere mülemma denir.
Maamâfih halk arasında da mülemma‘ tarzı ifadelerin kelâm-ı kibar olarak kullanıldığını; lâkin bunların ekseriya bir kafiyeye feda edilmiş tekerlemelere döndüğünü görürüz. Misâlleri çoktur. İşte bunlardan biri:
“et-Tekrâru ahsen
Velev kâne yüz seksen”
“Yüz seksen defa bile olsa, tekrar etmek iyidir” mealindeki bu söz, besbelli ki medrese talebeleri tarafından, derslerine iyi çalışmak gerektiğini ifade etmek üzere uydurulmuştur. Ancak kafiye, daha sonra onu unutulmaktan kurtarmış ve hatta halkın diline hediye etmiştir.
Bir şiirin bazı mısraları, bölümleri veya bir mısranın bazı sözcüklerin değişik dillerde yazılması. Divan edebiyatında Arapça, Farsça, Yunanca'nın Türkçe ile birlikte kullanıldığı şiirler yazılmıştır. Tanzimat'tan sonra bu dillere Fransızca da eklenmiştir. Örnek: