Minnet Eylemem
Har içinde biten gonce güle minnet eylemem
Harabi, Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-ı Mustakim üzere gözetirim Rahimi
İblisin talim ettiği yola minnetg eyleme
Bİir acayip derde düştüm herkes gider karına
Bugün buldum bugün yerim,Hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına
Rızkımı veren Hüda dır kula minnet eylemem
Ey Nesimi Can Nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatarım Ahmed-i Muhtar iken
Cümlelerin rızkını veren ol gani serdar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem
Kul Nesimi
Seyid (İmadeddin) Nesimî
Onun ana dilinden başka Arapça ve Farsça yazmış olduğu divanlar da vardır.
Şairin gerçek adı Ali’dir. 1369 yılında Azerbaycan’ın Şamahı şehrinde doğmuştur. Babası Seyid Muhammed çağının tanınmış adamlarından olmuştur. Seyid Ali (Nesimi) ilk eğitimini Şamahı’da almış, daha sonra özellikle felsefe ve dini cereyanları öğrenmeyeheves göstermiştir. Nizami, Hakani, Mehseti, Feleki, Zülfikar Şirvani, Arif Erdebilli, Mahmut Şebusteri ve Marağalı Evheddin’in eserleri ile terbiyelenmiş aynı zamanda Orta Doğu’nun Celaleddin Rumi, Rudeki, Sadi, Attar gibi görkemli şairlerinin eserlerini derinden öğrenmiş, idrak ederek kendi de küçük yaşlarından itibaren şiir yazmaya başlamıştır.
Orta Doğu’da Mahmut Şebüsteri, Celaleddin Rumi, Marağalı Evheddin gibi şairlerin panteist (tüm tanrıcılık) fikirleri daha geniş yer tutardı. Doğu panteistleri de kendi aralarında çeşitli kollara ayrılarak görüşlerini bildirirlerdi. Genç Nesimi de daha medrese öğrencisiyiken Doğu’da meydana gelen bu görüşleri ilgi ile izlemeye başlar. ‘’Enelhak’’ (ben hakkım, ben tanrıyım) dediği için 10.yüzyılda Bağdat’ta idam edilen Hallaç Mansur Hüseyin’in tarikatını çok beğenmiştir. Bu yüzden ilk şiirlerini Hüseyin mahlası ile yazmıştır. Bu dönemde Timur’un orduları Orta Doğu’yu istila etmeye başlamış ve asrın sonuna doğru da Azerbaycan tabi olmuştur. Yeni bir görüş olan Hurufilik de bu dönemde yayılmaya başlamış ve şairin babası ve kardeşi Seyid Hüseyin Hurufilik’e rağbet göstermişlerdir. Hurufi görüşün kurucusu olan Fezlullah Nesimi ile şahsen tanışan bu aile, Hurufilik’in Şirvan’da yayılmasında önemli rol oynamıştır.
Kul Nesimi
1394 yılında Fezlullah Nesimi taraftarı ile birlikte Timur’un oğlu Miranşah tarafından Şirvan’da hapsedilip daha sonra da idam edilmişlerdir. Bakü’de bulunan ailesi ve diğer yandaşları ise buradan kısa bir süre içinde uzaklaşmışlardır. Nesimi’nin kızı ile evlenen Nesimi önce Irak sonra Türkiye’ye gitmiş uzun süre Anadolu’da Hurufilik’i tebliğde bulunmuş, buradan da Halep’e geçmiştir.Hurufilik’in kurucusu olan Tebrizli Neimi bu tarikatın esaslarını Cavidanname, Muhabbetname, Nevmname gibi eserlerinde izah ederek geniş bir şekilde tebliğe başlamıştır. 1380’den sonra Şirvan’a gelen Nesimi ile bu dönemlerde tanışan Nesimi
Hurufi görüşü benimsemiş, bu devirden sonra şiirlerini Neimi ile ses benzerliği gösteren Nesimi mahlası ile yazmaya başlamıştır.
Nesimi Halep’te de fikirlerini yaymaya ve taraftar toplamaya başlamıştır. Mısır Memlukları ve Halep dini liderleri tarafından dinsizlikle suçlanmış 1417 yılında Halep hükümdarının emri ile zindana atılmıştır. Din meclisinde şairin ölümüne fetva verilir. Şeriat mahkemesinin belgelerini okuyan El-Müeyyed şairin diri diri derisinin soyulup yedi gün Halep’te ibret-i alem olarak herkese gösterilmesi emrini vermiştir. Facialı bir şekilde şair idam edilir.
Şairin ölümü hakkında birbirinden farklı söylentiler vardır. Bir söylentiye göre şair şu şekilde idam edilir.
“Bir gün Halep şehrinde genç bir Hurufi şairin şiirini yüksek sesle okuyormuş. Genci tutuklamışlar. Genç, şiiri kendisinin yazdığını söyler ve dini liderlerin fetvası ile idamına karar verilir. Olayı duyan Nesimi hemen ceza meydanına gelir, şiirin kendi şiiri olduğunu bildirir. Ruhaniler onun Hurufi mürşidi olduğunu öğrenip, diri diri soyulmasına fetva verirler. Derisi soyulurken kan kaybeden şairin sarardığını gören ruhaniler alaylı şekilde sorarlar:
-Sen ki haksın, peki niye rengin sarıdır?
Nesimi: -ben edebiyet ufuklarında doğan aşk güneşiyim. Güneş batarken sararır, diye cevap verir.
Şairin ölümüne fetva veren ruhani: -Bu o kadar melundur ki, onun kanı nereye düşerse onu kesip atmak lazımdır.
Tesadüfen şairin kanından bir damla bu ruhaninin parmağına sıçrar. Cemaat ondan parmağının kesilmesini talep eder. O ise “Ben söz gelişi dedim.” der
Al kanlar içinde olan şair; Zahidin bir parmağın kessen dönüp haktan kaçar, Gör bu gerçek aşığı serpa soyarlar ağrımaz” diyerek ölür.
Şair, şiirlerinde cahil insanları eleştirir, hayatın güzelliklerinden ilham almaya çağırır. Onun didaktik, aşk konusunda yazılmış şiirleri, doğanın tasvirine hasrolunmuş eserleri okuyucunun estetik zevkini okşar. Şair aynı zamanda hakim tabakanın zulüm ve adaletsizliğini, istilacıların hırsızlıklarını, onlara hizmet eden ruhanilerin ihanetini gösteren eserler de yazmıştır. Şairin üç dilde yazılmış şiirleri edebi yönden büyük bir sanatkarlıkla işlenmiş özellikle ana dilinde yazdığı eserler bütün Türk dilli halklar için numune olmuş, estetik değeri yüksek bir üslupla kaleme alınmıştır.
Nesimi’nin sanatı insan güzelliğine, insanın gücüne hayranlıkla dolu bir marş gibi seslenir. Ancak bu güzellik, bu kudret dünyada bütün insanlara değil, yalnız kendini tanımış, anlamış kamil insanlara özgüdür. Buna göre de şair kamil insanı “canımın cananesi” adlandırır, ona secde etmenin vacip olduğunu gösterir. Kamil insanın güzelliğine secde etmeyenler, ona hayran olmayanlar ise şaire göre hak yolundan çıkmış yaratıklara, şeytan ve düşüncesiz hayvanlardır. Ancak insancıl şair bu gibi insanların mahvedilmesini, cezalandırılmasını istemez aksine ıslah, terbiye yolu ile onların kendilerini tanımasına, insan oldukları için gurur duymalarına çalışır.
Eserleri ilk defa 1844, sonra 1871 ve 1880 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu baskılardan önce şairin Farsça şiirlerinden de numuneler vardır. Azerbaycan’da ise edebiyatçı Selman Mümtaz tarafından 1926 yılında Nesimi Divanı Arap harfleriyle baskıya hazırlamıştır. Bu yayınlar Nesimi’nin geniş bir şekilde tanınmasını sağlasa da eserlerini tamamiyle kapsamamaktadır. Şairin ana dilinde divanının ilmi tenkidini ilk defa Azerbaycan alimlerinden C. Kahramanov hazırlamıştır. Bakü, Leningrad, Erivan elyazmaları kurumlarında saklanılan 5 nüshayı, İstanbul ve Bakü baskıları ile birleştirerek şairin ana dilinde eserlerinin ilk ilmi tenkidini Arap harfleri ile neşrettirmiştir.