İslam âlimlerinin uydurma sözlere karşı aldıkları en önemli tedbir, nakledilen hadislerin kaynağını sorgulamak olmuştur. Bu âlimler, bir hadisi rivayet eden kimsenin o hadisi kimden aldığını sormakla yetinmemiş, onların hocalarının isimlerini de söylemelerini istemişlerdir. Böylece hadislerin isnadlarıyla birlikte zikredilmesi zorunlu hale gelmiştir. Muhaddisler isnada önem vermekle, aslında Resulullah’ın hadislerini korumaya önem vermişlerdir. Zira isnadlar, hadis metinlerinin Resul-i Ekrem’e hangi yolla ulaştığını ortaya koyan önemli göstergelerdir.
Hadis âlimlerinin, yalancıların isimlerini ve onların uydurmalarını bir araya toplamaları da mevzu hadislerin belirlenmesinde önemli bir tedbir olmuştur. Hatta yalancı ve zayıf ravilerin adlarını ve onların rivayetlerini toplayan pek çok hacimli kitabın yazılmış olması, bu işe ne kadar önem verildiğini gösterir. Böylece toplum içinde yalancılar ortaya çıkmış, onların uydurma sözleri de insanlar tarafından tanınmıştır.
Hadis âlimlerinin bu tür çalışmalarından biri de halk dilinde meşhur olan hadisleri veya farklı kitaplarda yer alan rivayetleri tek tek incelemeleri ve onları sıhhat açısından değerlendirmeleridir. Çünkü onlar bu eserlerde doğru olan hadislerle uydurma rivayetleri ayırt etmeye çalışmışlardır. Bir kitapta yer alan hadislerin sıhhat açısından değerlendirilmesi, günümüz âlimleri tarafından da önem verilen bir çabadır.