Baharı başına vurmak; alay gençliğin verdiği coşkuyla gereksiz veya aşırı davranışta bulunmak.
Çok baharın otunu yemek; hayatı dolu dolu yaşamış olmak.
Hayatının baharında olmak; hayatının en güzel dönemini yaşıyor olmak.
Hayatının baharını yaşamak; hayatının en güzel günlerini yaşamak.
İkinci baharı yaşamak; ileri yaşlarda mutluluk, refah ve esenlik içinde bulunmak.
Kaç baharın yoğurdunu yemek; çok yaşamak, ömrü uzun olmak:
“Hacı Kalfa kaç baharın yoğurdunu yemiştir, bilirsin sen?” - R. N. Güntekin.
Yaza çıkmak; yaz mevsimine ulaşmak.
Yazı getirmek; yazlık giysiler giymek.
Yazlığa çıkmak; yazı geçirecek bir yere gitmek:
“Bu sene yazlığa çıkmışlar, Boyacıköyü’ndeki yeni yalıya taşınmışlar.” - S. M. Alus.
Kış basmak; kışın şiddetli soğukları başlamak.
Kış yapmak; hava çok soğuk ve karlı olmak.
Kışı geçirmek; kış mevsimini bir yerde geçirmek.