Altın yürekli olmak; çok iyi niyetli, merhametli olmak:
O kadar fazla altın yürekli olacağına bir parça daha zarif ve cazibeli bir adam olsaydı. - R. N. Güntekin.
Ayağının (ayaklarının) altını öpeyim; “yalvarırım” anlamında kullanılan bir söz:
Dadıcığım merhamet… Ayaklarının altını öpeyim… - H. R. Gürpınar.
(bir şeye) Merak sarmak (duymak, salmak); bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak:
Bu adama, her gördüğüm vakit, merhamet ve korku ile karışık bir merak duyuyordum. - R. N. Güntekin.
Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. - H. Taner.
(birinin) gözünün yaşına bakmamak; acımamak, merhamet etmemek.
Eşik (eşiğini) atlamak
1) Herhangi bir konuyu doyasıya yaşayarak belli bir olgunluğa ulaşmak:
Sevginin, merhametin eşiğini atlayanlar, ızdırabın gömleğini de kendiliğinden giyinirler. - A. H. Tanpınar.
2) Engelleri aşmak, zorlukları yenmek.
Göz kırpmadan
1) Acımadan, merhamet etmeden;
2) Duraksamadan, çekinmeden.
Karıncayı bile ezmemek (incitmemek); çok merhametli, ince duygulu olmak:
Etliye sütlüye karışmadan, karıncayı bile incitmeden kendi hâlinde yaşayıp gidermiş. - E. Şafak.
Külfete katlanmak; sıkıntıya, zorluğa önem vermemek:
Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim. - A. Gündüz.
Lanet okumak; bir kimsenin Tanrı’nın merhametinden yoksun kalmasını dilemek:
Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ızdırap çekiyordu. - R. H. Karay.
Merhamet duymak; acıma veya şefkat duygusu uyanmak veya kabarmak:
Ömrümde hiç kimseye bu kadar saf ve derin merhamet duymamıştım. - P. Safa.
Rahmet okumak; Tanrı’nın merhamet ve bağışlaması için dua etmek.
Yüreği ezilmek
1) Üzülmek, acı duymak:
Yüreğim merhametten eziliyor, dizlerim vücudumun yükü altında çökecek gibi oluyordu. - R. N. Güntekin.
“Kızın halini görünce yüreğim ezildi, içim acıdı, hemen eve getirip yatacak yer ayarladım.”
2) Açlık duymak.