Şubat'ta yapılacak öğretmen atamaları
"Şubat'ta alacağımız 30 bin öğretmen arkadaşımızı bu süreçten geçtikten sonra atandıkları illerde göreve başlatacağız.
Yani en azından temel becerileri; merhaba, nasılsın, kalemin var mı, defterin nerede, kitabın nerede, annen yarın okula gelsin de onunla ben konuşayım, baban gelsin, baban ne iş yapıyor,niye ödevini yapmadın? Hani bir öğretmenin çocuğuyla, velisiyle ve komşularıyla iletişim kurmasına bir merhabaya, yani bir merhaba etmesi lazım öğretmenin.
Şubat ayında atanacaklar, Mart ayında başlayacaklar inşallah. Şimdi soracaklar tabi bu eğitimlerden geçelim de maaş ne olacak? Mart başından itibaren maaşlarını alacaklar inşallah.
Branşları bir kere daha açıklayayım; orada çünkü çok sık size de gelmiştir, geliyordur. İşte tarihe şu kadar ataması olsun, efendim makine ressamlığına bu kadar olsun, fiziğe şu kadar olsun her branş kendisine. Biz şimdi 30 bin atayacağız, ama bu her branşın en az şu kadar isteriz dediği rakamları topladığınız zaman bizim 200 bin öğretmen atamamız lazım. Biz şöyle yapıyoruz: Türkiye genelinde genelde ne kadar öğretmen açığımız var? Diyelim ki, 90 bin öğretmen açığımız var. Şimdi biz bu 30 bini atayarak ne kadar tamamlamış oluyoruz bunun?
Üçte birini, yüzde 33'ünü. O zaman şöyle başlıyoruz: Her branşın yüzde 33'ünü açık, yani fizik öğretmenliği fizikte ne kadar açığımız var? 100 açığımız var, o zaman oraya 33.Efendim, tarihte ne kadar açığımız var? 50, oraya 17. İngilizcede ne kadar açığımız var? 200, oraya 66 gibi hep yüzde 33...
Şimdi en çok açığı olan branşlarımız zaten belli. İngilizce, matematik, din kültürü ve ahlak bilgisi, özel eğitim öğretmenliği, rehberlik bunlar...
Şimdi öğretmen adayı arkadaşlarımız daha çok şeye bakarak bu taleplerde bulunuyorlar, yani şu kadar adam bekliyor, tarihte şu kadar adam bekliyor; dolayısıyla, tarihte çok bekleyen var onun için orada çok atayın gibi bir mantıkla onlar böyle taleplerde bulunuyorlar. Ama bizim atama prosedürümüz açığımız ne kadar, genel olarak açığımız ne kadar? Dolayısıyla, her branşa o genel açık içerisinden aynı oranda yüzdelerle...
Bir de İngilizce ders saatlerindeki ayarlamalar sebebiyle, mesela işte 12 yıllık zorunlu eğitime geçtiğimiz için lisedeki ders öğretmenlerine daha çok ihtiyaç olmaya başladı. Diğerlerini çünkü ilkokulda, ortaokulda, ama bazı yerlerde de sınıf öğretmeni açığımız var. Şimdi öyle bir açmazımızda var, daha doğrusu problemimizde var. Mesela, Doğu'da, Güneydoğu'da da sınıf öğretmenine ihtiyacımız var, ama diyelim Ankara'da da sınıf öğretmeni fazlamız var. Peki, niye o Ankara'daki fazla sınıf öğretmenlerini, yani norm fazlası şu anda Ankara'da diyelim çok sayıda norm fazlası sınıf öğretmenimiz var. Onları niye Doğu'ya göndermiyorsun? Gönderemiyoruz işte, rotasyon bunun için tasarlanmıştı zaten. Ama o dönemde yaptığımız sirkülasyonlar çözmediğini gösterdi. Çünkü daha çok il içine çalıştığını gördük o rotasyon tasarımının. Bunu belli bir vade içerisinde bütün Türkiye'de sorunu dengeye getirecek şekilde bu rotasyon kavramını yeniden elden geçirmemiz gerekiyor.
Yani geçmişte var olan ne olacak bu Türkiye'nin hali muhabbeti 13 yıllık AK Parti döneminde görüldü ki, çok güzel işler yapıyoruz, ama milli genlerimize işlemiş ne olacak bu Türkiye'nin hali sorusu da yaşamaya onun için onu belli alanlara yönelttik şimdi eğitim...
Ne olacak bu eğitimin hali? Şimdi bu soruyu soranlar bir, bazı klişeler var, bir kısmı şehir efsanesi, bir kısmı klişe, bir kısmı dezenformasyon dolayısıyla, onları ayıklayarak baktığımız zaman evet, Türkiye'de eğitim konusu da çok zor bir alandır. Niye? Çok genç bir nüfusunuz var, büyük bir ülkeyiz elhamdülillah, nüfus artışımız çok şey göç iç göç çok hareketli bir ülkeyiz, yani hiç birimiz doğduğumuz ilde, ilçede, köyde yaşamıyoruz, her birimiz en az bir iki şehir değiştirmiş olarak. Şimdi beni izleyen seyircilerimiz kendilerine sorsunlar nerede doğdular, nerede büyüdüler, nerede iş buldular, nerede evlendiler, şimdi neredeler? Şimdi bütün bu kadar hareketli, bu kadar büyük bir ülkeyi ve eğitimi genç bir nüfus bu kadar büyük bir kitleyi herkesi memnun edecek şekilde yönetmek mümkün değil. Kaldı ki, eğitim gibi alanlarda yani sosyal politika alanlarında tek bir doğru yok herkesin kendine göre farklı. Mesela, işte bugünkü gazeteleri açarsanız bazı arkadaşlar da diyorlar ki, bugün de vardı valla herkesi bu kadar eğitimle zorunlu eğitime almak doğru bir şey değil. Okuma yazmayı öğretelim, ondan sonra mesleklere yönlendirelim işte köy enstitülerini de açalım onlar da ziraat filan işleriyle uğraşsınlar, köylerden şehirlere göçü önleyelim. Şimdi böyle mühendislik şeyleri bize cazip gelir, yani kahve muhabbetlerinde bunlar iyi de gider ama..."