Ses, Allâh -celle celâlühû-’nun mahlûkâtına bahşettiği en büyük nîmetlerden biridir. Ses olmasa, kâinatta ne kadar büyük bir boşluk olurdu. Zîrâ ses, müsbet veya menfî tahrik gücü bulunan pek mühim bir keyfiyettir.
Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, dünyâ meselelerinin, rûhuna verdiği sıkleti gidermek ve gönlünü huzur ve sükûna kavuşturmak için bâzen: “–Yâ Bilâl! Bir ezan oku da ferahlayalım!..” (Ebû Dâvud, Edeb, 78) buyururlardı.
Nitekim, kendisine kitap verilen peygamberlerden Dâvûd -aleyhisselâm- da, diğer vasıflarından ziyâde, beşer târihinde “Dâvûdî” diye bilinen güzel sesi ile yâd edilmektedir.
Kur’ân-ı Kerîm’in beyânıyla da sâbittir ki, Hazret-i Dâvûd’un, en güzel kelâm olan ilâhî kitabı okuyan hârikulâde sesi, kuşları ve tesbîh eden dağları kendisine boyun eğdirirdi. (Bkz. el-Enbiyâ, 79.)
Yine bu sesle beraber vahşî hayvanlar, hattâ cemâdât bile O’nun tesbîhine iştirâk ederdi. (Bkz. Sebe’, 10.)