Kur’an-ı Kerim’den Hz. Yusuf’un kıssası

Kur’an-ı Kerim’den Hz. Yusuf’un kıssasını araştırınız ve Onun kardeşlerini affetmesi ile Peygamberimizin Mekkelileri affetmesi arasındaki benzerlikleri bulunuz.

Mekke’nin fethinden sonra Peygamberimiz Mekkelilere,
– Ey Mekkeliler! Bugün sizlere ne yapacağımı sanıyorsunuz? diye seslendi.
Onlar:
– Bizler senin bize iyilikle muamele edeceğini umuyoruz. Çünkü sen kerem ve iyilik sahibi bir insansın, diye karşılık verdiler. Bunun üzerine Allah Resulü şöyle buyurdu:
– Bugün benimle sizin hâliniz, Yusuf ve kardeşlerinin hâli gibidir. Ben de size Yusuf’un dediğini diyeceğim: “Bugün sizi kınamak yok, Allah sizi affetsin! O, merhametlilerin en merhametlisidir.” (Yusuf suresi, 92. ayet.) (İbn Sa’d, et-Tabakât, C 2, s. 141-142.)

Kur’an-ı Kerim’den Hz. Yusuf’un kıssasını araştırınız. Onun kardeşlerini affetmesi ile Peygamberimizin Mekkelileri affetmesi arasındaki benzerlikleri bulunuz.

Hz. Yusuf'un kendisini kuyuya atan kardeşlerine, "Bugün kınanacak değilsiniz, Allah sizi affetsin." diyerek kardeşlerini affetmiştir. Bu durum Hz.Yusuf'un affedici olduğunu gösterir.

Mekke’nin fethinden sonra Kureyşliler, Mescid-i Harâm’a dolmuş, haklarında verilecek hükmü bekliyorlardı. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sâdece oradakilere değil, bütün insanlığa şâmil olan şu cihanşümûl hutbesini îrâd buyurdu:

“Allâh’tan başka ilâh yoktur. Yalnız O vardır. O’nun hiçbir nazîri ve şerîki yoktur. Allâh, vaadini yerine getirmiş, kuluna yardım etmiş ve bütün düşmanlarımızı dağıtmıştır. Kâbe hizmeti ve hacılara su dağıtma işi dışında bütün eski gelenek ve görenekler, mal ve kan dâvâları, bugün şu iki ayağımın altındadır.

Ey Kureyşliler!

Allâh, sizden câhiliyet gurûrunu, babalarla, soylarla (övünüp) kibirlenmeyi giderdi. Bütün insanlar Âdem’den, Âdem de topraktan yaratılmıştır.

Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, bu ifâdelerin ardından şu âyet-i kerîmeyi okudu:

Ey insanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve sizi (kibre kapılıp da övünmeniz için değil) birbirinizle tanışasınız diye milletlere ve kabîlelere ayırdık. Allâh katında en üstün olanınız, muhakkak ki O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki Allâh, bilendir, her şeyden haberdardır.» (el-Hucurât, 13)” (İbn-i Mâce, Diyât, 5; Ahmed, II, 11; Tirmizî, Tefsîr, 49/3270)

Artık Mekke-i Mükerreme, Hudeybiye’nin bir müjdesi olarak, af, sulh, emniyet ve hidâyetin içiçe olduğu rûhânî bir fetihle asıl sâhiplerine, yâni ciğerpârelerine sînesini açmıştı. Bin bir ıztırap, zulüm ve meşakkatlerle dolu Mekke hasreti de artık sona ermişti. Yılların hüznü sürûra inkılâb etmişti. İşte bunun büyük bir şükrânesi olarak, târihin en büyük affını sergilemek üzere Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mekke halkına:

Bunun üzerine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“– Ben de Hazret-i Yûsuf’un kardeşlerine dediği gibi:

…Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok! Allâh sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir. (Yûsuf, 92) diyorum. Haydi gidiniz, artık serbestsiniz!” buyurdu.

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

SORU & CEVAP Haberleri