Azizin karısının gayri ahlaki olarak Yusuf’la birlikte olmak isteğine dinen ve ahlaken doğru olmadığı için Hz. Yusuf’un karşılık vermemesi; buna rağmen Züleyha’nın isteğinde ısrar etmesi ve bunda kendince haklılığını Mısır’ın seçkin kadınlarına anlatması olayları sürecinde Yusuf’un aslında masum olduğu bilindiği halde o günkü şartlarda yetkililerin ortak kararı üzerine Hz.Yusuf suçsuz olarak zindana atılmıştı.
Bu olayların anlatıldığı Yusuf suresinin devamında zindanda iki gencin gördükleri rüyalar ve bunların Hz. Yusuf tarafından yorumu ile Hz. Yusuf’un onlara tevhid dinini anlatması anlatımından sonra Mısır Kralı’nın gördüğü rüya verilir:
وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرَى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ يَا أَيُّهَا الْمَلأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِن كُنتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ ﴿٤٣﴾
Ve kâlel meliku innî erâ seb’a bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’a sunbulâtin hudrin ve uhara yâbisât (yâbisâtin), yâ eyyuhâl meleu eftûnî fî ru’yâye in kuntum lir ru’yâ ta’burûn(ta’burûne).
Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. (Yusuf suresi 43.ayet)
Elmalılı Hamdi Yazır, إِنِّي أَرَى ‘inni era’ ifadesini ‘sürekli görüyorum’ şeklinde yorumlar. Yani Melik bu rüyayı bir defalık görmemiştir; bir süredir görmeye devam etmektedir. Birkaç defa aynısını gördüğü bu rüya artık onun gündemi haline gelmiş ve devlet erkanıyla konuyu görüşmüştür. Burada bir rüyanın devlet gündemine gelmesi söz konusudur.
Kral bunun farkında olarak yetkililere ‘şayet rüya yorumluyorsanız bu rüyamı yorumlayın’ der. Yetkili kişilerin cevabından aslında bir miktar rüya tabirinden anladıkları anlaşılıyor. O gün için rüya ve yorumu toplumun gündeminde olan konulardandır. Ancak Melik’in rüyası onların tabir edebilecekleri cinsten değildir. Bunun için اَحْلَامٍۚ اَضْغَاثُ ‘edġâśu ahlâm’ ‘birbiri içine girmiş karışık çetrefil bir rüya’ olduğunu ifade edip böyle rüyaların tabirini yapamayacaklarını aslında ayetteki ifadeden anlaşıldığı üzere bunların tabirinin yapılamayacağını belirtirler.
Tefsirciler rüya hususunda geniş yorumlarda bulunmuşlardır. Bu yorumlara göre şu genel değerlendirmeye varılabilir: İki çeşit rüya vardır; ilahi kaynaklı sahih rüyalar ile nefsi ve şeytani kaynaklı batıl rüyalar. İkincisi için Mısırlı yetkililerin ifade ettiği ‘edgasu ahlama’ işaret edilir. Böyle bir rüya ancak Hz.Yusuf’ta olduğu gibi ilahi kaynaklı olarak yorumlanabilir. Hz. Yusuf’un peygamberliği ve büyüklüğü böylece vurgulanır.
Mısır’ın seçkin devlet erkanı da böyle bir rüya karşısında çaresiz kalıp yorumlamakta acziyete düşmüşlerdi. Yusuf, zindanda rüyasını yorumladığı delikanlıya Mısır Kralına onun durumunu hatırlatması tenbihinde bulunmuşken bunu unutan delikanlı Kral’ın rüyası gündeme oturduğunda ancak Hz. Yusuf’u hatırlayabilmişti.
وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَاْ أُنَبِّئُكُم بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ﴿٤٥)
Ve kâlellezî necâ minhumâ veddekere ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilûni.
Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.
(Yusuf suresi 45.ayet)
اُمَّةٍ بَعْدَ ‘ba’de ummetin’ ifadesi bir süre sonra veya uzun bir zaman sonra anlamındadır. Ümmet kelimesi genelde belirli bir zümre, topluluk anlamında kullanılır. Kelimenin bu manası düşünüldüğünde bir devlet yönetim zümresinin yerini yeni bir zümreye bırakması manası da anlaşılabilir. Yani Hz. Yusuf’un zindana atıldığı kral gitmiş yerine yeni bir kral ve yönetim gelmiştir.
42. ayetteki سِن۪ينَۜ بِضْعَ ‘bid’a sinîn’ (birkaç yıl) ile bu ayetteki اُمَّةٍ بَعْدَ ‘ba’de ummetin’ (nice zaman sonra) ifadeleri Hz. Yusuf’un zindanda kalma süresini ifade eder. Tefsirlerde 42.ayet üzerine Hz. Yusuf’un zindanda kalış süresi üzerine yorumlar yapılırken 45.ayetteki ‘ba’de ümmetin’ üzerinde pek durulmaz. Yukarıda ifade ettiğimiz üzere buradaki ‘ümmet’ kelimesini belirli bir topluluk, zümre anlamında düşündüğümüzde bir kralın gidip yerine yenisinin gelebileceği kadar belirli bir süreyi ifade eder. Ayrıca zindandan kurtulan kişinin فَاَرْسِلُونِ ‘feersilûn’ (beni gönderin) ifadesi, bu kişinin devlet görevinde mevcut konumunda olmadığını göstererek bu durumda mevcut yönetimin ve kralın değişikliğine delalet eder.
اُنَبِّئُكُمْ ‘unebbi-ukum’ (Ben size onun yorumunu haber veririm) ifadesi Hz. Yusuf’u ve Yusuf’un rüya yorumu yaptığını sadece kendisinin bildiğine işaret eder. ‘Feersilun’ ifadesiyle de zindana dolayısıyla Hz. Yusuf’a vurgu yaparak o an devlet yönetiminde Yusuf’u gündeme getirir. Bu kişinin zindana gitmek için bir çeşit izin istemesi, yerli yerinde sistemli güçlü bir devlet yapışına da işaret eder.
يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنبُلاَتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ لَّعَلِّي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿٤٦﴾
Yûsufu eyyuhâs sıddîku eftinâ fî seb’ı bakarâtin simânin ye’kuluhunne seb’un icâfun ve seb’ı sunbulâtin hudrin ve uhare yâbisâtin, leallî erciu ilân nâsi leallehum ya’lemûn(ya’lemûne).
(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi. (Yusuf suresi 46.ayet)
يَعْلَمُونَ لَعَلَّهُمْ النَّاسِ إِلَى أَرْجِعُ لَّعَلِّي ‘leallî erciu ilân nâsi leallehum ya’lemûne’ (Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler.) Yapacağın doğru yorumla topluma, devlet erkanına dönerim de gündemdeki konunun çözümünü öğrenip bilgi sahibi olarak rahatlarlar. Zira Kral’ın rüyası, asıl gündem, ciddi bir sorun haline gelmiştir. Burada bazı tefsircilerin yaptığı ‘senin kadrini, kıymetini bilerler’ yorumunu ve mealini biraz zorlayıcı olarak görüyorum.
قَالَ تَزْرَعُونَ سَبْعَ سِنِينَ دَأَبًا فَمَا حَصَدتُّمْ فَذَرُوهُ فِي سُنبُلِهِ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تَأْكُلُونَ ﴿٤٧﴾
Kâle tezraûne seb’a sinîne deebâ(deeben), fe mâ hasadtum fe zerûhu fî sunbulihî illâ kalîlen mimmâ te’kulûn(te’kulûne).
Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”(Yusuf suresi 47.ayet)
ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ إِلاَّ قَلِيلاً مِّمَّا تُحْصِنُونَ ﴿٤٨﴾
Summe ye’tî min ba’di zâlike seb’un şidâdun ye’kulne mâ kaddemtum lehunne illâ kalîlen mimmâ tuhsinûn(tuhsinûne).
“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. (Yusuf suresi 48.ayet)
ثُمَّ يَأْتِي مِن بَعْدِ ذَلِكَ عَامٌ فِيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفِيهِ يَعْصِرُونَ ﴿٤٩﴾
Summe ye’tî min ba’di zâlike âmun fîhi yugâsun nâsu ve fîhi ya’sırûn(ya’sırûne).
“Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”(Yusuf suresi 49.ayet)
O günün ekonomisini ayakta tutan tarım sembollü Kral’ın rüyasını Hz.Yusuf, yine tarım üzerine gerçekleşecek olayları, onların bilip uyguladığı dolayısıyla rahatlıkla anlayabileceği yukarıdaki şekilde anlatıp yorumlamıştır.
Başta Kral olmak üzere tüm Mısır devlet erkanının sorunu haline gelip gündeme oturan, ülkenin geleceğini ilgilendiren ‘Kral’ın rüya olayı’ Hz.Yusuf’un bu yorumuyla çözülmüştü.
Kralın bu rüyası Tevrat’ta da Kuran’da anlatıldığına benzer olarak anlatılır:
“1 Tam iki yıl sonra firavun bir düş gördü: Nil Irmağı'nın kıyısında duruyordu.
2 Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
3 Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında
durdular.
4 Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği yiyince, firavun uyandı.
5 Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun
başak bitti.
6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti.
7 Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı, düş
gördüğünü anladı.
8 Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara
gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.”(Tevrat, yartılış, bölüm 41)
Allah, Firavun’a ülkesi adına yakın gelecekteki bir olumsuzluğu rüya yoluyla işaret etmiştir. Bu durumu geçmişten ve mevcut durumlardan hareketle yakın gelecekle ilgili hissedilen kaygılar olarak ta düşünebiliriz. Mevcutta ve gelecekte olabilecek olaylar ile bunların değerlendirilmesi olarak düşündüğümüzde Hz.Yusuf’un olayların künhünün açıklanması ve yorumlanması ile gelecekle ilgili öngörü ve tedbirleri önerdiğini, yorumlayıp değerlendirdiğini söyleyebiliriz.
6. ayette geçen الْاَحَاد۪يثِ تَأْو۪يلِ ‘te’vîli-l-ehâdîś’ ifadesi genel olarak ‘rüyaların yorumu’ şeklinde anlaşılmıştır. Oysa bu ifadenin bir diğer manası ise ‘olayların yorumu’dur. Hz. Yusuf’a sadece rüya yorumu değil, bundan da önemli toplumsal olayların yorumu ve değerlendirilmesi hatta gelecek öngörü ve planlaması verilmiştir.
Firavun, ülkeyi ilgilendiren en büyük müşkülünü çözen üstelik zindanla cezalandırılmış Yusuf’u doğal olarak hemen görmek istemiştir.
وَقَالَ الْمَلِكُ ائْتُونِي بِهِ فَلَمَّا جَاءهُ الرَّسُولُ قَالَ ارْجِعْ إِلَى رَبِّكَ فَاسْأَلْهُ مَا بَالُ النِّسْوَةِ اللاَّتِي قَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ إِنَّ رَبِّي بِكَيْدِهِنَّ عَلِيمٌ ﴿٥٠﴾
Ve kâlel meliku’tûnî bihî, fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunn(eydiyehunne), inne rabbî bi keydihinne alîm(alîmun).
Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”(Yusuf suresi 50.ayet)
بِهِ ائْتُونِي ‘e’tûnî bihî’ (Onu bana getirin) isteğini yerine getirmek için zindana gönderilen yetkili, yıllarca suçsuz olarak zindanda yatan Yusuf’u hemen alıp gelmeyi beklerken bu doğal beklentiye aykırı olarak Hz.Yusuf, zindandan çıkma yerine Firavun’dan zindana atılmasına sebep olan olayın araştırılıp masumluğunun resmi hukukça kanıtlanmasını ister.
Bu isteğini أَيْدِيَهُنَّ قَطَّعْنَ اللاَّتِي النِّسْوَةِ بَالُ مَا فَاسْأَلْهُ ‘fes’elhu mâ bâlun nisvetillâtî katta’ne eydiyehunne’ (efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor) ifadesi ile dile getirmesi Hz.Yusuf’un dili vecih bir şekilde kullandığını göstermekle birlikte Züleyha ile olan bu olumsuz durumun toplumun belirli bir kesiminde meydana gelmesi yönüyle geneli ilgilendirmesi açısından zindana düşmesinin şahıssal bazda olmadığına dikkat çekmek içindir.
Ayrıca bu ifadenin kullanılması mevcut Firavun’un değişikliğine de işaret eder. Zira olay esasta şahıssal olduğu halde toplumda bilinen boyutu üzerine vurgu yapılması firavun değişikliğini gösterir. Zira o zamanki Firavun olayın künhünü bilmektedir.
سُوءٍ مِن عَلَيْهِ عَلِمْنَا مَا لِلّهِ حَاشَ قُلْنَ نَّفْسِهِ عَن يُوسُفَ رَاوَدتُّنَّ إِذْ خَطْبُكُنَّ مَا قَالَ
الصَّادِقِينَ لَمِنَ وَإِنَّهُ نَّفْسِهِ عَن رَاوَدتُّهُ أَنَاْ الْحَقُّ حَصْحَصَ الآنَ الْعَزِيزِ امْرَأَةُ قَالَتِ
Kâle mâ hatbukunne iz râvedtunne yûsufe an nefsihî, kulne hâşe lillâhi mâ alimnâ aleyhi min sûin, kâletimraetul azîzil âne hashasal hakku ene râvedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sâdikîn(sâdikîne).
Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi. (Yusuf suresi 51.ayet)
Firavunun emriyle olay ayrıntılı olarak araştırılıp o günkü tanık ve olaya müdahil kişilere ulaşılarak o gün kamuda bilinenin aksine işin gerçeği ortaya çıktı. Olayın asıl müdahili Züleyha, davet verdiği kadınlara karşı saklamadığı gerçeği yine gizlemeyerek Mısır toplumuna açıkladı: “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi.
Yıllarca zindanda kalan Hz.Yusuf’un, emir geldiğinde hemen çıkması gerekirken yaşadığı olayın araştırılmasını isteyip suçsuzluğunun ortaya çıkması talebiyle bir süre daha zindanda bekleme sebebi ayette şöyle açıklanır:
الْخَائِنِينَ كَيْدَ يَهْدِي لاَ اللّهَ وَأَنَّ بِالْغَيْبِ أَخُنْهُ لَمْ أَنِّي لِيَعْلَمَ ذَلِكَ
Zâlike li ya’leme ennî lem ehunhu bil gaybi ve ennallâhe lâ yehdî keydel hâinîn.
(Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi. (Yusuf suresi 52.ayet)
Ve devamında gelen 53.ayetin Hz. Yusuf’un ifadesi olduğu kabul edilerek ona izafeten açıklanır.
رَّحِيمٌ غَفُورٌ رَبِّي إِنَّ رَبِّيَ رَحِمَ مَا إِلاَّ بِالسُّوءِ لأَمَّارَةٌ النَّفْسَ إِنَّ نَفْسِي أُبَرِّئُ وَمَا
Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûi illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm.
“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi. (Yusuf suresi 53.ayet)
Burada Elmalılı Hamdi Yazır, azizin karısının ‘hak ortaya çıktı’ ifadesinden itibaren diğer ifadelerin önceki ayetlerin gelişine göre Hz. Yusuf’un ağzından söylenmiş olması gerekse de Hz.Yusuf’un değil Zeliha’nın ifadeleri olduğunu söyler.
Elmalılı’nın yorumunun doğru olduğunu kabul ettiğimiz 52 ve 53.ayetlerin Elmalılı meali şöyledir: “Bu işte şunun için ki bilsin hakıkaten ben, ona gaybında hıyanet etmedim ve hakıkaten Allah hâinlerin hiylesini muvaffakıyyete erdirmez. Nefsimi terbiye de etmiyorum, çünkü nefis cidden emmaredir fenayı emreder meğer ki rabbım rahmetiyle yarlıgaya çünkü rabbım gafur rahîmdir.” (Yusuf sursi 52,53.ayetler)
Firavun, henüz görmeden hakkında bilgi edinip tanımaya başladığı bu önemli kişiyi kendine özel danışman edineceğini belirterek ikinci defa Yusuf’un getirilmesini emreder. Firavun, Hz. Yusuf’la görüşüp konuştuktan sonra danışman isteğine zıt gibi gelen şu ifadeyle Yusuf’u methedip över:
أَمِينٌ مِكِينٌ لَدَيْنَا الْيَوْمَ إِنَّكَ قَالَ كَلَّمَهُ فَلَمَّا لِنَفْسِي أَسْتَخْلِصْهُ بِهِ ائْتُونِي الْمَلِكُ وَقَالَ
Ve kâlel meliku’tûnî bihî estahlishu li nefsî, fe lemmâ kellemehu kâle innekel yevme ledeynâ mekînun emîn.
Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.” (Yusuf suresi 54.ayet)
Burada Elmalılı Hamdi Yazır’ın yorumu şöyledir: “Sonra onunla konuştuğunda Melik’in emri derhal yerine getirildi. Yusuf geldi. Melik onunla konuştu. Böylece Melik, Yusuf’un konuşmasını da gördü. İşte o vakit dedi ki, sen cidden bugün, yani bugünden, seninle konuştuğumuz şu andan itibaren katımızda, yanımızda mekin, büyük bir mekanet mevki ve mertebe sahibisin, yetkili kişisin, bir emin kişisin. Her hususta güvenilir, itimat edilir ve itibar edilir bir kimsesin.” (Hak Dini Kuran Dili, 5.cilt 57-58.sayfa)
Bize göre Melik’in “şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin” ifadesi, duyduklarıyla kalmayıp Hz.Yusuf’u daha yakından tanıması, onun düşünce ve görüşlerini öğrendikten sonra ona daha büyük ve önemli bir görev verme isteğini ifade eder.
Kral net olarak bir görev ifade etmediğinden devamında Hz.Yusuf, Melik’ten ona vereceği görev olarak şu vazifeyi ister: “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.(Yusuf suresi 55.ayet)
Bu ayet üzerine kamuda görev alma, görev isteme, göreve talip olmakla ilgili tefsirciler uzun yorumlar yapmışlardır. Oysa Hz. Yusuf durup dururken bir görev istememekte, kendisine onda bulunan liyakat ve meziyetlerden dolayı verilmek istenen yetki ve görevi kendisi seçmek talebindedir.
“Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir.”(Yusuf suresi 56-57.ayetler)
56.ayette Allah’ın Hz. Yusuf’a dilediği en yüksek imkanları verdiği, dilediğine rahmetini vereceği ifade edildikten sonra devamındaki 57.ayette ise asıl olanın ‘ahiret ve ahiret hayatı’ olduğuna özellikle vurgu yapılır.
Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir.(Yusuf suresi 57.ayet)