Anadolu kadını, tezgahının ya da gergefinin başına geçti mi tam bir okuryazardır. Bir kitap dokur, onu o dilden anlayan okur. Dokuduğu peşkirdir, yağlıktır, halıdır, kilimdir. Hele Anadolu’da kilim demek; renk demek, renge susamışlık demek. Göz alabildiğine bozlaşan Anadolu’da yeşile, kırmızıya, maviye, turuncuya özlem çeken insanlar; susuzluklarını kilimlere döktükleri arı duru renklerle gidermeye çalışırlar. Ağaçtan yeşil, gökten mavi, çiçekten kırmızı isteyen, bu isteklerini kilimlerde simgeleyen Anadolu insanları... Bu yüzden kilimler Anadolu’da bir renk sofrasıdır. Alı al, moru mor, akı karası, sarısı durusu, nesi var nesi yoksa cömertçe sofraya getirir; evini, çadırını, bir bayram şenliği, bir düğün alayı gibi renklerle donatır."
Temelinde kilimlerin renk sofrası olarak anılmasının neden, doğada bulunan tüm renklerin sevgisinden geçmektedir, onlara duyulan özlem ve hasret ile Anadolu insanı, çeşit çeşit renkleri her daim gözlerinin önünde bulundurur.