“Karımı yazın bir hafta köyümüze götüremiyorum. ‘Köyde AVM yok sıkılıyorum’ diyor ne yapacağımı bilmiyorum.” diye bir e-posta gelmişti okuyucumdan.
Bir hafta bile alışveriş merkezi olmadan duramayan kadın misali, istisnadır demek istiyorum; fakat her gün bir yenisi açılan alışveriş merkezleri ve içinin daha çok kadın ve çocuklar tarafından tıka basa dolu olması ise tüketimde kadın faktörünün ne kadar etkili olduğunu gözler önüne seriyor.
Kadın harcasın ki kapitalist sisteme hizmet etsin. Kadınların tüketim alışkanlıklarının değişmesi toplumun tüketim alışkanlıklarını değiştiriyor. Kadınlara bireysel özgürlük verilip, tüketim köleliği hediye edildi.
Kapitalist sistem medya aracılığı ile kadınları kullanıyor. Reklamlarda oynayanların yüzde seksene yakını kadınlardan oluşuyor. Bu kadınlar bir kaç istisna hariç hepsi genç, güzel, bakımlı kadınlar. Bu kadınlar izleyici kadınların bilinçaltına “Benim kullandığım ürünü kullanırsan sen de benim gibi güzel olursun.” mesajı veriyor. Kadınların ve erkeklerin zihninde ideal kadın tipi oluşturuyor. Erkekler eşlerinin medyadaki kadınlar gibi genç, güzel ve incecik olmasını istiyor. Bunun gerçek hayatta ne kadar mümkün olabileceğini pek düşünmüyor. Beklentisi değişen erkekler hanımlarını beğenmiyor.
Kadınlar ise reklamlardaki kadınlar gibi olmak için alışveriş merkezlerine koşuyorlar. Saçları onların ki gibi savrulsun, ciltleri onların ki gibi parlasın, vücutları onların ki gibi incecik olsun diye… Milyon dolarlık bütçelere sahip kozmetik, diyet ve zayıflama ürünleri orada kadınları bekliyor. Fakat aynı zamanda alışveriş merkezinin bir katı da bu ürünleri alırken yorulanlar için yemek katı. Hem de ne yemek! En çok kilo aldıran, sağlıksız fast-food ürünleri.
Mağazadaki kıyafetler ise ayrı bir facia. Neredeyse bütün kıyafetler daracık, vücudu saran kıyafetler. Tesettür kıyafeti sattığını iddia eden mağazalarda bile vücudu sarmayan geniş bir kıyafet bulmak zor. Hele diğer mağazalarda ise neredeyse imkansız.Kadın kendi bedenine uyan kıyafeti giydiğinde kilosu, göbeği, bütün vücut kusurları ortaya çıkıyor. Morali bozulan kadın acısını biraz daha alışveriş yaparak çıkarmaya çalışıyor.
Tabii sadece reklam sektörü değil dizi ve filmlerdeki kadınlar da dış görünüş ve güzellikleri ile kadınların moralini bozuyor ve kadınların kendilerini çirkin ve yetersiz ve hissetmelerine sebep oluyor.
Elbette kadınlar bakımsız olsun, bolca yesin içsin kilosuna dikkat etmesin demek istemiyorum, kadın bakımlı olmalı fakat güzel olmanın yolu alışveriş yapmaktan ve çokça para harcamaktan geçmiyor. Kadınlar, reklamların tuzağına düşmeden de bakımlı olabilirler. Fakat hedef olarak önlerine, vücudu ile para kazanan, medyadaki kadınları koyarlarsa sadece üzülürler. Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar onlar kadar para ve zaman harcayamazlar. Geçenlerde bir dizi oyuncusu itiraf etti. “Eğer sponsor firmalar olmasa bütün kazandıklarımız kozmetik ürünlerine ve kendimize harcadıklarımıza gider.” diye. Kadınlar bu gerçekleri görüp medyanın esaretinden kurtulmalılar. Bu işin bir boyutu.
Diğer boyutu ise kadın bedenin istismarı. Pek çok gazete çıplak kadın fotoğraflarını ana sayfaya ya da arka sayfaya alarak kadın bedeni üzerinden gazete satışlarını artırmayı hedefliyor. Ünlü bir kadınla ilgili bir haber yapacaksa onun en açık hali olan fotoğrafları basıyor. Kadını cinsel obje haline getirmeye hizmet eden bu gazeteler bir de kadın haklarını savunuyorlar.
Kadınlar hak istiyorlarsa önce bedenlerine sahip olmalı ve kullanılmasına izin vermemeliler. Ayrıca kadınların tüketim üzerine bilinçlenmeleri lazım ki gereksiz şeylere harcama yaparak maddi manevi yıpranmasınlar. Kadınlar tüketim nesnesi olmayı reddetmeliler.
Kadınlar ve erkekler olarak medyanın oyunları ve tüketim kültürü üzerine daha çok kafa yorup bilinçlenmeliyiz, yoksa tüketim kültürü içinde bizler tükenip gideceğiz. Tabii işin bir de israf boyutu var ki bizler için önemli. Cebimizden çıkana biz razı olsak bile bir de bunun vebali var, hesabı var. Velhasıl Müslüman uyanık olmalı ve oyunlara gelmemek için gayret etmeli.