Kadına Şiddet 4 (Ev Hanımlığının Aşağılanması)

Sema MARAŞLI

Bir kadın evinin işini yaptığında, çocuğunu büyüttüğünde üretime katkıda bulunmuş sayılmıyor; tam aksi ev kadınları tüketici gibi gösteriliyor. Fakat aynı kadın çalışıp bu işleri başka birine yaptırınca işi para karşılığı yapan diğer kadın üretime katkıda bulunmuş sayılıyor.

Çocuğunu kendin büyüttüğünde tüketici sayılıyorsun, çocuğunu yabancılar büyüttüğünde üretimde bulunmuş oluyorsun. Kadınlar ev dışında çalışsın diye kendini parçalayanların maksadı, kadını üretimin bir parçası haline getirmek mi yoksa tüketimin bir parçası haline getirmek mi diye niyetlerine iyi bakmak lazım.

Kadınların çalışması gündeme geldiğinde hep bir ev hanımlarını aşağılama hali var. İki gün önce bir gazetede köşe yazarının başlığı şu şekildeydi.  “21 milyon kadın evde oturuyor…” Yazar, Mart 2015 TÜİK verileri üzerine bir yazı yazmış.  Yazıdan bir bölüm:

“15 yaş üzerinde 57 milyon 400 bin kişi yaşıyor memlekette. Yarısı kadın, yarısı erkek. Bunların sadece 28 milyonu bir iş peşinde koşuyor. 25 milyon 642 bini iş bulmuş. (Geri kalan kısmı işsiz olanlar…) Bir işte çalışanların 18 milyonu erkek, 7 milyon 600 bini kadın… Yani çalışabilecek yaşta olan 29 milyon kadının sadece 7 milyon 600 bini bir işte çalışıyor. 1 milyonu iş arıyor ve 21 milyon kadın ise evde oturuyor. Hamur yoğuruyor, çocuk doğuruyor, koca veya baba parasıyla yaşamını sürdürüyor…”

Öncelikle bu 21 milyon kadının içinde 15-22 yaş öğrenciler var, 65 yaş üstü olanlar da var. Fakat o bunları düşmemiş rakamdan. 21 milyon kadın evde oturup memleketi yiyor sanki. Ev hanımı sayısını fazla göstermek istemiş belli ki.

Nasıl bir aşağılama var cümlenin sonunda. ” Hamur yoğuruyor, çocuk doğuruyor, koca veya baba parasıyla yaşamını sürdürüyor…”

Sanki ev hanımları hamur yoğurup çöpe atıyor, çocuk doğurup sokağa salıyor, koca ve baba parasıyla da yiyip içip geziyor.

Ev hanımları tüketmiyor, tam aksine hem üretiyorlar hem üretime katkıda bulunuyorlar. Evin temizlik ve düzenini sağlıyor, ailesi için yemek pişiriyor, çocuklarını büyütüyor ve toplumu yetiştiriyorlar.

Kadınlar, medya dili ile sürekli ev hanımlığının aşağılanmasından etkileniyorlar. Yukarıda bir parçasını aldığım bölüm gibi ev hanımlığını aşağılayan pek çok şey yazılıyor, konuşuluyor. Kadınlar bu aşağılanan gruptan olmamak için para kazanmaktan çok statü kazanmak için çalışma hayatını ister hale geldi… Baba ve koca parası yememek için.

Ev hanımlığını aşağılayan bu dilden sadece kadınlar etkilenmiyor, erkekler de etkileniyor. Maddi durumu iyi olduğu halde, çalışan hanım isteyen çok erkek var. Eş mesleği ile statü artırmak istiyorlar. Bazı erkekler de ev hanımı olan karısına ” Akşama kadar ne yapıyorsun, ben çalışıyorum sen yiyorsun” diyebiliyorlar. Kadının bütün gün yaptığı işleri göz ardı edip, nankörlük ediyorlar. Ev işleri zaten nankördür, üstüne nankörlük çekilmez. Ev işleri yapmazsan gözüne bakar, yaparsan göze görünmez, zaten öyleymiş gibi durur. Ev pisse “ben pisim” diye bağırır, temizse sesi çıkmaz, yapanın yorgunluğunu göstermez.  Evi toplarsın hemen dağılır, temizlersin çabucak kirlenir… Yemek iki saatte pişer, beş dakikada yenir, bir de bulaşığı çıkar, makine yıkasa bile boşalt, yerleştir, doldur… Tatil günü yok.

Bütün bu işleri yapıp bir de  bunların yanında çocuk doğurup büyüten kadına “sen tüketiyorsun, üretmiyorsun” demek kadınlara hem hakarettir, hem de nankörlüktür. Beyler hanımlarına yaptığı işlerden dolayı bolca teşekkür etmeliler. Çünkü bu işlerin karşılığında kadınların teşekkürden başka bir beklentileri yok. Pek çok kadın kocasının yemek yedikten sonra bir “eline sağlık” dememesinden şikayetçi. Beylerin hanımlara teşekkürü ve iltifatı ihmal etmemeleri gerekir.

“Kadınlar, koca parası yiyor” diyenler de bir parça insaf olsa “Kocalar da kadının emeğini yiyor” demeleri lazım. Ev işleri ciddi emek isteyen işler. O halde kadınlar çalışsın kocalarının parasını yemesinler, erkekler de kadınların yaptığı yemekleri yemesinler. Eee bunun sonu ne olacak? Herkes çalışsın, herkes yemeğini kendi yapsın, çamaşırını, ütüsünü, temizliğini kendi yapsın gibi bir saçmalamaya doğru gidiyor. İş bölümünü tamamen ortadan kaldırdığınızda evliliğin nasıl bir anlamı kalıyor? Gerçi çalışan kadınlar yemek ve ev işlerinden de kurtuluyor değiller. Çoğunluğu gündüz dışarıda akşam evde çalışıyor. Çalışan kadınların ekserisi yorgun ve gergin. Konumuz kadının çalışma hayatı olmadığı için, bu başka bir yazı konusu, ev hanımlığı konusuna devam etmek istiyorum.

Ev hanımlığı aşağılanınca, hanımlar beylerine hizmet etmeyi de aşağılanmışlığın bir parçası olarak görmeye başladılar. “Eşime çay götürürken, bu çayı niye ben götürüyorum kalkıp kendi almıyor, ben hizmetçi miyim, diye kendime kızıyorum.” diyen hanımlar çok. Karı-koca akşamları bir çayı bile muhabbet içinde ağız tadı ile içemez oldu.

Kadınlar ve erkekler olarak uyanık olmamız lazım. Kadın ve erkek arasına nifak tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermemek gerek. Erkekler ev işlerinden dolayı eşlerine teşekkürü ve takdiri ihmal etmesinler; kadınlar da ev hanımlığının ve anneliğin üretimin en önemli parçası olduklarını bilsinler ve oyuna gelmesinler. Onlar ailenin dinlenme mekanının daimi çalışanları. Bolca teşekkürü hak ediyorlar. Ev hanımları “Çalışıyor musunuz?” sorusuna “Evimde çalışıyorum” diye gururla cevap vermeliler.

http://www.gazetevahdet.com/kadina-siddet-4-ev-hanimliginin-asagilanmasi-1718yy.htm

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.