K harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları

K harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları nedir, K harfi ile başlayan en çok bilinen atasözleri hangileridir bu konuda sizlere kısa bilgiler vereceğiz.

Kabahat samur kürk olsa kimse sırtına almaz: Hiç kimse suçlu olduğunu kabul etmek istemez.
Kaçan balık büyük olur: Elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür.
Kaçanı kovmazlar, yıkılanı vurmazlar: Kaçan bir düşmanı kovalayıp ezmeye çalışmak mertliğe yakışmaz, âciz olduğunu göstereni de vurmak insanlık değildir.
Kaçanın anası ağlamamış: Tehlikeden kaçan kazançlı çıkmış.
Kader olmayınca kadir bilinmez: Kişi talihsiz ise ne kadar iyi insan olursa olsun, değeri bilinmez.

Kadı anlatışa göre fetva verir: Haksız kişi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa dinleyen ona hak verir.
Kadı kızında bile kusur olur: Üzerinde durulmaya değmeyecek kadar küçük bir kusurdur.
Kadının fendi, erkeği yendi: Kadınlar kurnazlıkta erkeklerden üstündürler.
Kalaylı bakır küflenmez: Temizliğini herkesin bildiği kişi ve iş lekelenemez.
Kalbin yolu mideden geçer: Bir kimsenin sevgisi kazanılmak istendiğinde ona güzel yiyecekler ikram edilmelidir.

Kalın incelene kadar ince süzülür: Bir hastalık, bir sıkıntı karşısında güçlü gücünden bir parçasını yitirerek zayıflar ama zayıf olan, ölecek duruma gelir.
Kalıp kıyafetle adam adam olmaz: Gösterişli bir vücut, iyi bir giyim kuşam, kişiye insanlık değeri kazandırmaz.
Kalp kalbe karşıdır: Sevgi karşılıklıdır.
Kalp kazanır, kaltaban gönenir: İş becerme yeteneği bulunmayan kişi, düzenbazın kendisine yutturduğu şeyi kazanç sanır. (kalp: Gösterişli ama işe yaramaz kişi. kaltaban: Düzenci. gönenmek: Mutlu olmak.)
Kalpten kalbe yol vardır: Sevgi karşılıklıdır.

Kanaat gibi devlet olmaz: Elindekiyle yetinmesini bilen kişi yokluk nedir bilmez.
Kanatsız kuş uçmaz: Gereken koşullarla donanıp güçlenmeyen kişi amacına ulaşamaz.
Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar: Kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır. (yumak: Yıkamak)
Kanlı gömlek gizlenmez: Bazı kötü şeylerin gizlenmesi mümkün değildir.
Kâr, zararın kardeşidir (ortağıdır): Ticarette sadece kâr etmek düşünülmez, zarar da edilebilir.

Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz: Elverişli bir ortamda çoğalan şeyler, ortam elverişliliğini yitirince yok olur.
Kar susuzluk kandırmaz: Gerçek gereksinimler, avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz.
Kara gün kararıp kalmaz: İnsanın sıkıntılı zamanı sürüp gitmez, arkasından iyi günler de gelir.
Kara haber tez duyulur: Ölüm gibi kötü haber çabuk yayılır.
Kara yaslanma kar erir, ere yaslanma er ölür: İnsan başkalarından gelecek olan desteğe çok güvenmemelidir.

Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu: Bir şeye tam güvenmeyip ileride ne olacağı konusunda bilgi sahibi olunamadığı durumlarda kullanılan bir söz.
Karaya sabun, deliye öğüt neylesin: Özü bozuk olan şey, düzeltme çabalarıyla iyi duruma getirilemez.
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış: Kardeşler ne kadar geçimsiz olsalar da kötü bir durumda birbirlerine yardım ederler.
Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister, ne onduğunu: Kardeş, kardeşe zarar gelmesini istemez ama onun kendisinden üstün durumda olmasını da kıskanır. (onmak: Daha iyi duruma gelmek)

Kardeşim olsun da kanlım olsun: Kendisine çok büyük kötülük de yapsa insan kardeşinden vazgeçemez.
Karga kekliği taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü şaşırmış: Görgüsüz kişi, görgülü kişinin yaptığını yapmaya kalkışırsa beceremez, kendisinin doğal davranışını da yitirir, gülünç duruma düşer.
Karga mandayı babası hayrına bitlemez: Bir kimse başkasına hizmet ediyorsa bunda kendisinin de çıkarı vardır.
Karı koca bir sözle yakın, bir sözle uzaktır: Bir kadınla bir erkek, birbirlerine bağlandıklarını bildiren bir sözle karı koca olurlar, böyle bir bağın kalmadığını bildiren bir sözle de yabancı olurlar.
Karınca, zevali gelince kanatlanır: Kişi durumunun gereklerine aykırı taşkınlıklarda bulunursa artık düşecek demektir. (zeval: Yok olma.)

Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar: Kişi çalışıp kazanabildiği zamanı boş geçirmemeli, çalışamayacağı günler için geçimini sağlayacak varlık edinmelidir.
Karpuz kabuğunu görmeden denize girme: Bir işi en uygun zamanı gelmeden yapma.
Kartala bir ok değmiş, yine kendi yeleğinden: Bir kimseye en büyük kötülüğü kendisine çok yakın olanlar yapar. (yelek: Kuş kanadının büyük tüyü)
Kasap et derdinde, koyun can derdinde: Bir kişi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken başka bir kişi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düşünür.
Kavurga karın doyurmaz: Gerçek gereksinimler, avutucu, oyalayıcı şeylerle karşılanmaz. (kavurga: Ateşte kavrulmuş mısır)

Kaya uçmazsa, dere dolmaz: Büyük gereksinimlerde çok fedakârlık yapmak gerekir.
Kaymağı seven mandayı yanında taşır: Sevdiği şeyden yoksun kalmak istemeyen kişi, onu sağlayacak araçları eli altında bulundurmalı ve bunun için gereken sıkıntılara katlanmalıdır.
Kaynayan kazan kapak tutmaz: İçten içe, gizlice gelişen olaylar veya duygular bir yerde patlak verir.
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez: Büyük çıkarlar beklenen durumlarda küçük fedakârlıklar yapılmalıdır.

Kazan kaynamayan yerde maymun oynamaz: Hiçbir iş karşılıksız yapılmaz.
Kazanmayanın kazanı kaynamaz: Kazancı olmayan kişinin evinde yemek pişmez.
Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu: Sen başkasına kötülük yapma yolunu tutarsan başkası da sana kötülük yapma yolunu tutar.
Keçide de sakal var: Sakal, kişiye değer kazandırmaz.
Keçi geberse de kuyruğunu indirmez: İnatçı ölse de inadından vazgeçmez.
Keçi kurttan kurtulsa gergedan olur: Tehlikeler, zararlar olmasa her şey alabildiğine gelişir.

Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar: Büyüklerin tuttuğu yol, küçüklere örnek olur.
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur: Gözü doymayan hırslı insanlar küçük bir çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar. (yar: Uçurum.)
Kedi yetişemediği (uzanamadığı) ciğere pis (murdar) dermiş: Kişi, elde edemediği şeyi istemiyormuş, beğenmiyormuş gibi görünür.
Kedinin boynuna ciğer asılmaz: Bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağı şey emanet edilmez.
Kedinin gideceği samanlığa kadar: Uygunsuz iş yapan kişi, ne kadar kaçarsa kaçsın, gideceği yer bellidir, kısa zamanda yakayı ele verir.

Kedinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döverler: Cezalandırılan kimse suçunun ne olduğunu bilmelidir ki o suçu bir daha işlemesin.
Kedinin kanadı olsaydı, serçenin adı kalmazdı: Saldırganlar istediklerini yapabilecek durumda olsalardı, zayıfları kolaylıkla ortadan kaldırır, bol bol çıkarlarını sağlarlardı.
Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır: Senden çekinen, korkan kişi, çok sıkıştırırsan sana karşı gelir.
Kefen alacak adam yüzünden belli olur: Bir kimsenin herhangi bir eyleme girişeceği, o eyleme girişmesini zorunlu kılan durumlardan anlaşılır.
Kefenin cebi yok: Ölürken mal veya para götürülmez.

Kel başa şimşir tarak: Birçok gereksinimi varken gereksiz özenti ve gösterişle uğraşanlar için kullanılan bir söz.
Kel ilaç bilse kendi başına sürer: Kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz.
Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur: Bir kimse veya bir şey yok olduğunda değer kazanır.
Kel yanında kabak anılmaz: Bir kişinin yanında, uzaktan da olsa onun kusurunu hatırlatabilecek sözler söylemekten çekinilmelidir.
Kele köseden yardım olmaz: Kişi, kendisinin yardıma muhtaç olduğu konuda başkasına yardım edemez.
Kelin merhemi olsa başına sürer: Kendi işini halledemeyen kişiden aynı durum için yardım alınamaz.
Kelle sağ olsun da külah bulunur: Kişi yaşasın da elbet bir iş sahibi olur.

Kendi düşen ağlamaz: Kendi zararına kendisi neden olanın yakınmaya hakkı olmaz.
Keseye danış, pazarlığa sonra giriş: Ödeyecek paranız yoksa bir şey satın almaya girişmeyin.
Keskin sirke küpüne (kabına) zarar: Öfkeli, sert kimsenin zararı kendisinedir.
Kılıç kınını kesmez: Sert ve öfkeli kişi yanındakilere zarar vermez.
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan: Kişi arkadaşlık ettiği kimseden etkilenir.
Kırk gün taban eti, bir gün av eti: Avcılar bir av avlayabilmek için dağ demez, taş demez, günlerce taban teperler.
Kırlangıcın zararını biberciden sor: Kırlangıç, bibere çok düşkün olduğundan onun ne kadar zararlı bir yaratık olduğunu ancak biberci bilir.
Kısa günün kârı az olur: Kısa süre çalışılarak yapılan işten elde edilecek kazanç az olur.

Kısmet gökten zembille inmez: Çalışmayanın kısmeti olmaz.
Kısmet ise gelir Hint’ten, Yemen’den, kısmet değilse ne gelir elden: Tanrı bir şeyi size kısmet etmişse o mutlaka size gelir, kısmet etmemişse yapacak bir şey yoktur.
Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar: Kişi ne kadar çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır.
Kısmetsiz köpek, sabaha karşı uyuyakalır: Kendisine kısmet verilmemiş olan yaratık, yararlanılacak şeyi elde etmek kolaylaştığı zaman, başka bir işle uğraştığı için bundan yoksun kalır.
Kısmetten fazlası olmaz: Kişi ne kadar çabalarsa çabalasın alın yazısındaki şeye ulaşır.

Kızım sana söylüyorum (dedim) gelinim sen anla (işit): 1. Doğrudan doğruya kendisine söylenemeyen düşünce ve uyarıların, o kimsenin çok yakınına söylendiğinde kullanılan bir söz. 2. Herhangi birine dolaylı olarak söylenecek uyarı söz konusu olduğunda kullanılan bir söz.
Kızını dövmeyen, dizini döver: Çocuğunu gerektiği gibi eğitmeyen, ileride çok pişman olur.
Kimin arabasına binerse onun türküsünü çağırır: Çıkar sağladığı kimsenin hoşuna gidecek biçimde davranan dönek ve dalkavuk kimseler için kullanılan bir söz.
Kimin ki bağı var, yüreğinde dağı var: Malı, mülkü veya evladı olanlar kaygı ve tasadan uzak olamazlar.
Kiminin parası, kiminin duası: Bir iş yapılırken veya yapıldıktan sonra kiminden para, kiminden dua alınabilir.
Kimse yoğurdum ekşi demez: Herkes sattığı malı, kendi işini, tutumunu ve davranışını över.

Kimseden kimseye hayır yok (gelmez): İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse hayal kırıklığına uğrar.
Kişi arkadaşından bellidir: Bir kimsenin nasıl bir kişi olduğunu öğrenmek isteyen, arkadaşının kimliğine bakmalıdır.
Kişi ektiğini biçer: Nasıl davranırsan öyle karşılık görürsün.
Kişi ne yaparsa kendine yapar: İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
Koça boynuzu yük değil: Kişiye kendi işi ve yakınlarının sorumluluğu ağır gelmez.
Komşu boncuğunu çalan gece takınır: Hırsızlık malı, sahibinin göremeyeceği yer ve zamanda kullanılır.
Komşu ekmeği komşuya borçtur: Komşunuz size bir ikramda bulunur, bir şey armağan ederse siz de ona ikramda bulunmalı, armağan vermelisiniz.
Komşu komşunun külüne (tütününe) muhtaçtır: Komşular en küçük şey için bile birbirlerine muhtaçtırlar.

Komşuda pişer, bize de düşer: İnsanların, çevresindekilerin kazancından yararlanma umudunu anlatan bir söz.
Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür: Başka bir kimsenin malı bize olduğundan daha değerli görünür.
Korkak bezirgân ne kâr eder ne zarar (ziyan): İş yapmaya korkan tüccar, kendisini zarardan korur ancak kazanç da sağlayamaz.
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak evladır (yeğdir): Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha iyidir.
Korkunun ecele faydası yoktur: Kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez.

Koyun can derdinde, kasap yağ derdinde: Bir kişi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken başka bir kişi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düşünür.
Koyun güden kurdu görür: Görevini yaparken gereken dikkati gösteren kişi, doğabilecek sorunları sezer.
Koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir: Kimi insan, başkaları hakkında abartarak konuşmaya bayılır. (yetirmek: Ulaştırmak.)
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler: İstenilen nitelikteki şey bulunamadığında onun daha düşük nitelikte olanına da razı olunur.

Köpek bile yal yediği kaba pislemez: Köpek bile yem yediği kaba saygılı davranırken insanın geçimini sağlayan yere, kendisine bu geçimi hazırlayan kimseye kötülük etmesi düşünülemez. (yal: Köpek yemeği)
Köpek ekmek veren (yediği) kapıyı tanır: Köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranışlarıyla duygularını belli eder, insan da bundan ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdır.
Köpek sahibini ısırmaz: Kişi ne kadar aşağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez.
Köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenmez: Kişi, bir tehlike karşısında her yerden umudu kesilip kendine güvenmekten başka çare kalmadığını anlamadıkça kurtuluş yolunu bulamaz.
Köpekle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir: Edepsiz kimse ile uğraşmamak için onun bulunduğu yerden uzaklaşmak gerekir.

Köpeksiz sürüye (köye) kurt girer (iner): Koruyucusuz kalan yere veya ülkeye düşman girer.
Kör satıcının kör alıcısı olur: Herkes dengiyle iş yapar.
Körle yatan şaşı kalkar: Değersiz, kötü kimselerle ilişki kuranlar kötü huylar edinirler.
Körler memleketinde şaşılar padişah olur: Hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan başa geçer.
Körler memleketinde tek gözlü kraldır: Hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan başa geçer.

Körün yanına varırsan, sen de bir gözünü kapa: Birtakım eksiklikleri bulunan bir kimsenin yanında ona eksikliğini sezdirip onu mutsuz edecek davranışlardan kaçınılmalıdır.
Kötü komşu insanı hacet (mal) sahibi eder: Kötü komşu kendisinden emanet olarak istenen şeyi vermez, emanet isteyen de gidip o şeyden satın alır.
Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı: İyiliğe karşı iyiliği herkes yapabilir, önemli olan kötülüğe karşı iyilik yapabilmektir.

Kul hatasız olmaz: İnsan yanılmamak için ne kadar dikkat ederse etsin yine yanılır.
Kurt dumanlı havayı sever: Kötü niyetli kimselerin ortalıktaki karışıklıklardan yararlanırlar.
Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur: Güç ve yeteneğini yitiren insan, basit ve kendini bilmezlerce aşağılanır.
Kurt komşusunu yemez: Bir kişi ne kadar kötü niyetli de olsa yakınlarına dokunmaz.
Kurt köyünü (tüyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez: Kötü kimse yer yurt değiştirse de kötü huylarını değiştirmez.
Kurtla görüşürsen köpeği yanından ayırma: Saldırgan biriyle karşılaşacak olan kişi, kendisini koruyacak önlemler almalıdır.

Kurtla ortak olan tilkinin hissesi, ya tırnaktır ya bağırsak: Ortağı güçlü ve hileci olan kimse ortağının kendisine vereceği işe yaramaz paya razı olmak zorundadır.
Kurtlu baklanın kör alıcısı olur: İşe yaramaz da olsa her şeyin isteklisi bulunur.
Kuru gayret çarık eskitir: Bir iş rastgele bir çabayla değil amaca doğru planlı bir biçimde yürümekle başarılır.
Kuru laf karın doyurmaz: Boş sözlerle olumlu iş yapılamaz.
Kurunun yanında yaş da yanar: Beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kişiler yanında suçsuzlar da suçlular gibi hırpalanırlar.

Kusursuz dost arayan dostsuz kalır: Kusursuz kişi olmadığından, kendisine kusursuz bir dost arayan kimse aradığını bulamaz, dostsuz kalır.
Kusursuz güzel olmaz: Her iyi şeyin hoşa gitmeyen bir yönü, her güzelin kusurlu bir tarafı vardır.
Kuş kanadına kira istemez: Kişi, kendi işi için zaten harcayacağı çabadan dolayı başkasından karşılık beklemez.
Kuş uçmaz, kervan geçmez: Kimsenin uğramadığı ıssız ve sapa yer.
Kuş vardır eti yenir, kuş vardır et yedirilir: Öyle kişiler vardır ki acımadan en ağır işte kullanılır, öyle kişiler de vardır ki iş gördürmek şöyle dursun onlara hizmet edilir.

Kuşa süt nasip olsa anasından olurdu: 1. Yaradılışı bir şeyden yararlanmasına elverişli olmayan kişi ne kadar çabalasa o şeyden yararlanamaz. 2. Kişi en yakınından sağlayamadığı faydayı başkasından hiç sağlayamaz.
Kuşkulu uyku evin bekçisidir: Ufak bir tıkırtıdan uyanacak kadar hafif uyuyan ve tetikte olan kimse evin bekçiliğini iyi yapıyor demektir.
Kuşu kuşla avlarlar: Elde edilmek istenen kimse, daha önce elde edilmiş kimse aracılığıyla tuzağa düşürülür.
Kuzguna yavrusu şahin (Anka, güzel) görünür: Herkesin kendi yarattığı şey çirkin de olsa gözüne güzel görünür.
Kürkü orak vaktinde, orağı kürk: Gereksinimler vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılanmalıdır.

👍 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan, isimsiz ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Eğitim Sistem yapılan yorumlardan sorumlu değildir.

ÖDEV & BİLGİ DÜNYASI Haberleri