Ödev cevabı kısaca,
Cahiliye döneminde Mekkeliler, ellerinden gelen tüm azgınlıkları gerçekleştirerek Hz. Muhammed'e karşı gelmiş ve ona engel olmaya hatta onu öldürmeye çalışmışlardır. Bu dönemde Mekkeliler bir şeye inanmalı ve sığınmalıydı. O şey ise putlardı. Kısacası Mekke'de insanların çoğu putperestti. Kendilerinin inşa ettikleri heykellere taparak onlara iman ediyorlardı. Bunun yanı sıra, toplumsal ilişkileri de bir o kadar olumsuzluklarla doluydu. Manevi duygu yeterince bulunmadığı için insanlar birbirlerine çoğu konuda düşmandı. Birbirlerini bir çırpıda öldürüyorlar, ticari ilişkilerinde birbirlerine itaatsizlik ediyorlardı. Fakat İslamiyet, bu bozuk düzeni yıkarak yeniden bir başlangıcın ışığı olacaktı.
Bu yazımızı okuyanlar aşağıdaki yazıları da okudular
1. İlk Müslümanlar kimlerdir yazımızı okumak için tıklayınız
2. Hz. Ömer (r.a.) kimdir ve nasıl Müslüman olmuştur yazımızı okumak için tıklayınız
3. İsrâ ve Miraç kavramları hakkında yazımızı okumak için tıklayınız
4. Hicret ne demektir? Peygamberimiz (s.a.v.), Mekke’den Medine’ye ne zaman ve niçin hicret etmiştir yazımızı okumak içintıklayınız
Detaylı bilgi isteyenlere;
Mekke putperestlik oldukça yaygındı, halkının bir çoğu putlara tapıyordu. Putlara tapan kişilere putperest denir. Kendi yaptıkları putlara tapar onlardan yardım isterlerdi kendi tanrılarına tapmayanları cezalandırır, dışlarlardı. Her kabilede tanrının simgesi, gösterimi olarak birçok put bulunurdu. Putları yaparken şekillendiriyorlardı yani kaplan, koyun gibi şekillerde yapıyorlardı. Bunun dışından Hristiyan, Yahudi ve azda olsa Hanımlar vardı. Hanif, Hz. İbrahim'in yolundan gidenlere ona inanan kişilere denir. Hanifler tevhit inancını benimsemişlerdir. Toplumsal hayatta ise hile, zina, içki, kumar, adaletsizlik, hırsızlık gibi tüm kötü ve ahlak dışı davranışlar vardı. Kadınlara zerre değer verilmez, kız çocukları utanç kaynağı olarak görülürdü. Daha çok küçükken diri diri toprağa gömülürdü. Kölelik vardı ve kölelere eziyet ederlerdi. Köleleri pazara götürüp bir eşya gibi satarlardı. Bu döneme Cahiliye Dönemi denirdi. Mekke halkı ticaret ile uğraşan bir şehirdi. Gençlik yıllarında Peygamberimiz amcası Ebu Talib ile çeşitli yerlere ticaret yapmak için gitmişlerdir. İslamiyet'ten sonra çoğu şey değişmiştir. Müslüman sayısı arttıkça tüm kötü davranışlar sanki bir bir yok oluyordu. Peygamberimiz yine gençlik yıllarında Hılful Fudul yani Erdemliler Topluluğu'na katılmıştır, orada adaleti aramıştır.
Bilindiği gibi Peygamberimiz, Miladî 570 (veya 571) yılı Rebiulevvel ayının 12'sine rastlayan bir Pazartesi günü dünyayı şereflendirdiler. (Hamidullah, 1/39) O dönemde Arabistan'da mevcud olan dinleri ve inançları araştırdığımızda ve Kur'ân–ı Kerim'den de bizzat anladığımıza göre, karşımıza çeşitli garip inançlar çıkmaktadır. Bunların başlıcaları şunlardır.
1. Haniflik: Hz. İbrahim (a.s.)'ın dininin kalıntılarını devam ettiren kişilerdi. Arapların çoğunun, putperestlik yaygınlaşıncaya kadar bu inanca mensup oldukları kabul edilmektedir. Hz. İsmâil (a.s.) vasıtasıyla Haniflik inancını kabul etmişlerdi. Hz. Peygamberin doğumu esnasında mevcut bulunan Hanifler, Allah'ın birliğine inanırlar, putlara ibadeti reddederler, hesaba inanırlar, bir çok cahiliyye âdetini kabul etmezlerdi. Siyasî, askerî herhangi bir ağırlıkları yoktu.
2. Yıldızlara Tapma: Yemen'de, Arap Yarımadası'nda (bazılarına göre Şam civarında) Horrân vadilerinde ve Yukarı Irak'ta yıldızlara tapan insanlar vardı. Bunlara Sabiîler denirdi. Yıldızlara tapmanın Araplar arasında ne zaman ve nasıl başladığını kesin olarak bilmememize rağmen, Kur'ân–ı Kerim'de (Neml, 27/2024) değinilen Süleyman (a.s.) ile Seba kraliçesi (Belkıs bint Şurahil) kıssasından bu inancın Hz. Süleyman zamanında da mevcud olduğunu anlamaktayız. Bunlar, Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanına kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. Nitekim, Kur'ân–ı Kerim'de bunlar hakkında şöyle buyurulmaktadır:
"Gece, gündüz, Güneş ve Ay O'nun (Allah'ın) âyetlerindendir. Eğer gerçekten Allah'a tapıyorsanız, Güneşe ve Aya secde etmeyin; onları yaratan Allah'a secde edin." (Fussılet, 41/37)
Ancak bunlar, o dönemde azınlıkta olup, kayda değer herhangi bir siyâsî ve askerî ağırlıkları yoktu.
3. Mecusilik: Bahreyn ve Irak'ta mecûsiliğe inanan bazı gruplar vardı. Ateşe tapıyorlardı. Mecusi İran İmparatoru bunları himaye ediyordu. Daha sonraları İslâm inançlarına bazı fitneler sokmak ve Müslümanlar arasında fitne tohumları yaymakta Yahudilerle birlikte önemli rol oynadılar.
4. Hıristiyanlık: Yarımada'nın kuzeyinde Tağlib, Kuda'a, Gassân kabileleri arasında ve Güney Yemen'de bazı Hıristiyan gruplar vardı.
5. Yahudilik: Yemen, Vadi'l–Kurâ, Hayber, Teymâ ve Yesrib'de (İslâm öncesi Medine) Yahudiler vardı. Bunlar, diğer inanç gruplarına göre askerî, siyâsî ve iktisâdî ağırlığa sahipti.
6. Putpereslik: Arap Yarımadasının her tarafına yayılmış, diğer bütün inançlardan daha fazla etkiye sahip ve daha çok yaygındı. Arabistan'a bu inancın ne zaman sokulduğu, nasıl yaygın hale geldiği konusunda değişik görüşler vardır. Bunlardan en yaygın olanı, putperestliği Arabistan'a Amr b. Luhay adında birinin soktuğudur. Huza'a kabilesinin reisi olan bu zat, dinlere olan ilgisi ve doğruluğuyla tanınmış biriydi.