Ödev cevabı kısaca,
İslam, insan hayatını kutsal ve değerli olarak kabul eder. Kuran'da "Kim bir canı, bir cana karşılık veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak amacıyla öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de bir canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibidir." (Maide Suresi, 5:32) şeklinde ifade edilen prensiple yaşama hakkına büyük bir önem verir. İslam, insan onurunu korur, adalete vurgu yapar ve savaş hallerinde dahi masum canların korunmasını emreder. İnsan haklarına saygı, hasta bakımı, sağlık hizmetleri gibi alanlarda da İslam, yaşama hakkına verdiği değeri yansıtır. Bu temel prensipler, Müslüman toplumların yaşama hakkını koruma ve insanlık değerlerine saygı gösterme sorumluluğunu taşımasını sağlar.
Müslümanın bir yönden yüce yaratıcısına karşı yerine getireceği kulluk görevleri, ibadetleri, öteki yönden anne ve babasına, yakınlarına, yoksullara, yetimlere ve birlikte yaşadığı bütün insanlara karşı yaptığı davranışları kişiliğinin temelidir. Görüldüğü gibi bu anlam içinde, insan hakları, Müslümanın sorumluluğuna verilmiş, onun kulluğunun gereği olmuştur.
Ayet ve hadislerle kim haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanlığa kıymıştır denilmektedir. Bu da İslam’ın yaşam hakkına verdiği önemi göstermektedir. İslâm dîninde yaşama hakkı dokunulmaz kabûl edilmiş ve bu durum Kur’an’da; “… Allâh’ın muhterem kıldığı cana kıymayın…” (İsrâ, 33.) âyetiyle açıklanmıştır.
Bu konu Kur’ân’ın başka âyetinde de ; “… Kim bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.
Kim de bir kimsenin yaşamasını sağlarsa bütün insanları yaşatmış gibi olur…” (Mâide, 32.) buyrularak bir insanın yaşamına son verilmesi büyük günâhlardan sayılırken bir insanın yaşamasına vesîle olmak da büyük bir erdem olarak görülmüştür.