Ulûhiyet, kâinat, hayat ve insan ile ilgili İslâmî düşünüşü genel çizgileriyle kavramadan İslâm'da sosyal adâletin özelliğini kavrayamayız. Çünkü sosyal adâlet, İslâm'ın bütün öğretilerinin kaynaklandığı bu ana esasın bir dalından başka bir şey değildir.
İslâm insan hayatının tümünü düzenlemeyi üzerine alırken, çeşitli yönlerini rastgele ve birbirinden ayrı ve darmadağın bir şekilde ele almaz. Çünkü İslâm'ın ulûhiyyet, kâinat ve hayat ile ilgili küllî ve mükemmel bir düşünüşü vardır. Bütün incelik ve teferruat bu düşünüşten çıkar; bütün nazariye ve teşrî'leri, cezaları, ibâdet ve muâmeleleri onunla sıkı sıkıya bağlıdır. Böylece hepsi bu mükemmel ve geniş kapsamlı düşünüşten kaynaklanır. Fakat insanın görüşüne (rey) de hiçbir durumda zincir vurulmaz; hiçbir problem de diğer problemlerden ayrı olarak ele alınıp çözümlenmeye çalışılmaz.
İslâm'ın küllî şekildeki bu tasavvurunun bilinmesi, hakkında araştırma yapacak olana esas ve kurallarını anlamayı, cüz'î şeyleri küllî esaslara bağlamayı, zevkle ve inceliklerine kadar, çizgi ve yönelişlerini incelemeyi, onu iç içe, mükemmel bir düzen, parçalanmaz bir bütün olarak görmeyi, bütün parça ve hedefleri bir arada bulunmadıkça hayatta hiçbir semere veremeyeceğini görmeyi çok kolaylaştırır.