Asr-ı Saâdet’te îmânı aşkla yaşayarak “İslâm’ın İlk Şehîdesi” ünvânına nâil olan bahtiyar hanım sahâbî, Hazret-i Sümeyye Hâtun’dur. Önceleri eline bir iğnenin batmasından dahî son derece çekinip korkan Hazret-i Sümeyye -radıyallâhu anhâ-, îmânın ulvî hazzını tattıktan sonra, müşriklerin kızgın demirlerle vücûdunu dağlamalarına rağmen büyük bir tahammül göstermiş, îmânından aslâ tâviz vermemiştir. Vahşî işkencelere mâruz kaldıktan sonra, bir ayağı bir deveye, diğer ayağı da başka bir deveye bağlanarak canavarca parçalanmış, fecî bir şekilde şehît edilmiştir. Kocası Hazret-i Yâsir de yaşlı ve zayıf bir kimse olmasına rağmen tahammül ötesi bir sabır göstermiş, nihâyetinde o da şehâdet şerbetini içmiştir. Böylece Yâsir âilesi -radıyallâhu anhüm- İslâm’ın ilk şehîtleri olmuşlardır. Îmanlarının bedelini, onu aşkla yaşayarak ödemişlerdir.
ALLAH BİRDİR
Hazret-i Bilâl -radıyallâhu anh- da, azgın ve gözü dönmüş müşriklerin ağır işkenceleri altında âdeta bir pelteye dönmüş olan vücûdundan kanlar akarken bile dâimâ; «Ehad, ehad, ehad: Allâh birdir, Allâh birdir, Allâh birdir…» diyerek tevhîdi tebliğ ediyor, acı ve ıztıraptan ziyâde, îmânın ulvî zevkini tatmış bir gönülle likâullâh hazzını yaşıyordu.