Hz. Muhammed İslamiyet'i öğretirken en uygun dili kullanıyordu. Çünkü ona öyle buyrulmuştu, "Rabb'inin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel biçimde mücadele et." Hz. Muhammed İslamiyet'in gereklerini en doğru şekilde yerine getiriyordu. Sadece yaşantısıyla değil tavsiyeleriyle de yol gösteriyordu. Müslümanlara ibadet etmesini öğütlüyor, böylece davranışlarının da güzelleşeceğini buyuruyordu. Sadece insanlarla değil; hayvanlar, bitkiler ve tüm varlıklarla iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor, hoşnutluğa dayalı bir ahlak anlayışı benimsetmek istiyordu.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahlâkının en önemli özelliği, Allah (c.c.) vergisi oluşudur. Onun ahlâkı yüceydi. Çünkü alemlere rahmet olan Peygamber’i Alemlerin Rabbi eğitmişti. Rab, zaten bizatihi “terbiye eden” demekti. Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemi en güzel biçimde yaptı” buyurarak bu hakikate işaret etmişti.
Peygamber Efendimiz İslâm’ı tebliğ ederken en münasip lisanla konuşuyordu. Çünkü Yüce Eğitici kendisine öyle öğretmişti: “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel biçimde mücadele et”.
Bir defasında bir bedevi Mescid-i Nebevî’ye gelmiş ve mescidin kumla kaplı zeminine bevletmişti. Bunu gören ashab-ı kiram bu zatı hırpalamaya hazırlanırken, Peygamber Efendimiz müdahale etmiş; bevledilen yere bir kova su döktürdükten sonra bedeviye buraların Allah’ı zikir, namaz ve Kur’an okuma yerleri olduğunu tatlı bir lisanla anlatmıştı.