Bir kişinin kendi kendisini sorgularken kendine sorduğu bir soru, aslında düşünülenden çok daha derin anlamlar taşır. İnsanın sorduğu sorular her zaman cevap aramak için olmasa da genellikle bireyin kendi kendine sorduğu sorular daha önceden cevabı düşünülmüş fakat bu cevapların itirafı gecikmiş olan sorulardır. Bundan dolayı insanın kendi kendisine sorduğu sorular için ‘’önceden cevaplandıktan sonra sorulan sorular’’ demek mümkündür. İnsanın kendi kendine sorduğu sorular genel olarak felsefi sorular olmaktadır. Bunun kuşkusuz en büyük sebebi insanın kendine sorduğu en derin soruların yine kendisi ile ilgili olması. Kişinin iç dünyası ile ilgili olan sorular ise genel olarak felsefi kabul ediliyor.
İnsanın başkalarına sorduğu sorular genel olarak felsefi ağırlıkları daha düşük olan gündelik sorular olabilmektedir. Örneğin gün içerisinde sorduğumuz sorular genel olarak ‘’Saat kaç?’’, ‘’Ne zaman geleceksin?’’ gibi herhangi bir felsefi alt yapı bulundurmayan sorulardır. Bu soruları sorarken tamamen cevap almak maksatlı sorarız hatta cevap alamadığımız takdirde sinirleniriz. Fakat kendi kendimize sorduğumuz sorularda durum farklıdır. Kendi kendimize sorduğumuz sorularda amaç sadece cevaba ulaştığımız o bir anlık nokta değil cevap bulmaya çalıştığımız süreç ve bu konudaki çabalarımızdır. Bundan dolayı bireyin kendisine sorduğu sorular ontolojik açıdan her zaman daha değerlidir ve sonuçları daha derin noktaları ilgilendirir.