Göz, göz çukurunda bulunan, iri bir bilye büyüklüğünde, görmeyi sağlayan küremsi bir organdır.
Hayır, insan her şeyi göremez. İnsanın görebileceği şeyler sınırlıdır. Dağları, ağaçları, çiçekleri, bazı hayvanları bakar bakmaz görürüz. Çok hızlı hareket eden ve tedbirli davranan, kendini kamufle eden hayvanları görmek epey zordur. Kendini toprak altına gizlemiş küçücük hayvanları, hücreleri, atomları ve kızılötesi ışınları doğrudan göremeyiz. Anca Allah her şeyi görür, işitir ve bilir.
Gözün üçüncü ve çok ince tabakası olan ağ tabaka, duyarlı bir tabakadır. Bunun arka bölümünde bulunan ortası çukur, beyazımsı küçük kabarcık (görme sinir diski), görme sinirinin girdiği yerdir ve "kör nokta" diye adlandırılır. Kör noktanın biraz ötesinde, sarı nokta yer alır; burası da dıştan gelen görüntülerin en iyi biçimlendiği görme bölgesidir. Gözün arka kutbuna giren görme siniri, damartabakaya doğru birçok sinir teli halinde yayılır ve üç tabaka halinde dizili nöronlarla sona erer. Birinci tabakadaki nöronların (çok kutuplu nöronlar) silindir ekseni, görme sinirinde sürer; ön uzantılarıysa, ikinci tabakanın iki kutuplu nöronlarıyla bağlantı kurar; ikinci tabakanın nöronları da, üçüncü tabakanın görme nöronlarının silindir eksenlerine bitişir. Bu tabakada, bir ucu ağ tabakanın kırmızı bölümüne giren, koni ve çubuk biçimindeki nöronlar yer alır. Koni ve çubukların serbest uçları, damar tabakadan yana yöneliktir: Damar tabakaya gelen ışık ışınları kırılır ve ağtabaka hücrelerinin sinir uçlarını etkiler.
Göz var ama insan her zaman her şeyi göremiyor ne yazık ki. Göz bir emir kulu sadece. Bir ses gözü yönlendirmedikçe, emir vermedikçe, gözün yapacak fazla bir şeyi yok. Bir ses göze: "Şunu gör, şunu daha ayrıntılı gör, şunu iyice yakından bir gör, şunu öyle bir gör ki bir daha unutmak mümkün olmasın" gibi komutlar vermedikçe gördüğümüz hiç bir şeyi görmüş olmayız aslında.
Bu görme dediğimiz olay, her gün önümüze çıkan yol, ağaçlar, arabalar, evler, insanlar olabileceği gibi, olaylar, olayların ardındaki nedenler yani akılla bağlantı kurularak görülen soyut durumlar da vardır. İster somut ister soyut olsun nesneler ve olayları görebilmek için gözü uyaracak desteklere ihtiyaç var. Düşünürler, sanatçılar gibi duyarlılığını geliştirenler herkesin göremediğini görebilmeyi başarırlar. Duyarlı olmak çok önemli. Duyarlı olanlar kimselerin farkedemediği ayrıntıları görürler ve kendilerine dert edinirler. Sanatçıların ve düşünürlerin içinde yaşadıkları toplumları etkilemeleri bu öngörüleri sayesindedirler. Deyim yerindeyse kendilerine üçüncü bir göz yaratırlar ve kimsenin göremediğini bu gözleriyle derinlemesine görerek toplumlarının geleceğine yön verirler.