“Müminler, gayba iman ederler, namazlarını en güzel biçimde kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak eder.” ( Bakara suresi, 3. ayet)
İnfak, Allah’ın(c.c.) hoşnutluğunu kazanmak için kişinin kendi malından harcaması, ihtiyaç sahiplerine maddi yardım etmesi demektir. İnfak, zekât ve gönüllü olarak yapılan her türlü sadakayı ve hayrı kapsar. İnfak, maddi ve manevi pek çok yardımı içerir. Zekât, sadaka, fidye ve fitre vermek, ilim öğretmek bunlardan başlıca olanlarıdır.
Müslüman bir kişi sahip olduğu mal ve mülkün gerçek sahibinin Allah(c.c) olduğunu unutmamalıdır. O’nun emanet verdiği bu servetten infak etmesi gereklidir.. İnfak etmek Müslüman olmanın gereğidir. İnfak zenginle yoksul arasında dengeyi sağlar. Zenginle fakir arasında sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendirir. Toplumda zenginlere karşı kin ve haset oluşmasını engeller. Zenginlerin cimri ve bencil olmasının önüne geçer. İnfak ederken gösterişten uzak sadece Allah(c.c.) rızası için yapmalıyız. İnfakta bulunduğumuz kişinin onurunu zedeleyecek bir davranışta bulunmamalıyız. Yardımı gösteriş için yapan veya yaptığı iyiliği başa kakan kişinin yaptığı iyilikler boşa gider. Kur’an-ı Kerim’de iyiliklerin sevabı bire on olarak söylenirken Allah(c.c.) yolunda infak etmenin sevabını bire yedi yüz olduğu söylenir. “Mallarını Allah yolunda harcayanların örneği, her başağında yüz tanenin bulunduğu yedi adet başak çıkaran bir tohum tanesi gibidir…” (Bakara suresi, 261. ayet)
İnfak eden kişi malının azalacağı korkusu için-de olmamalıdır. İnfak ettikçe malın bereketleneceği unutulmamalıdır. Peygamberimiz(s.a.v.) cömert ve yardımsever bir insandı. Yaptığı güzel davranışlarla bizlere örnek olur. Hz. Muhammed (s.a.v.), Müslüman olsun veya olmasın ihtiyaç sahibi herkese yardım etmiş, zekât mallarını ihtiyaç sahipleri arasında paylaştırmıştır. Kendine gelen hediyeleri sahabiye hediye etmiştir. Sahabiler ise en sıkıntılı dönemlerde birbirlerine yardım etmişlerdir. Hz. Ömer(r.a.)* ve Hz. Osman(r.a.) mallarını Allah(c.c.) yolunda infak etmiş, bağışlamışlardır.
İnfak kültürü Peygamber Efendimizle (s.a.v.) başlayarak farklı dönemlerde farklı toplumlarda çeşitlenerek devam etmiştir. Müslüman toplumlarda infak ve yardımlaşma kültürünü en iyi temsil eden vakıflardır. Bu vakıflar sayesinde imarethaneler, şifahaneler, medreseler ve misafirhaneler gibi kurumlarla topluma fayda sağlanmıştır. Vakıfların günümüzde de toplumsal dengenin ve bütünleşmenin sağlanmasında büyük katkıları vardır.
Hz. Osman’ın İnfakı
Abdurrahman bin Hubâb -radıyallâhu anh- anlatıyor:
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâbını Ceyşü’l-Usre’ye yardım etmeleri için teşvik ederken ben de yanındaydım. Osman bin Affân -radıyallâhu anh- ayağa kalktı ve:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Allah yolunda çuluyla ve semeriyle yüz deve benden!” dedi.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ordu için bağışta bulunmaya tekrar teşvik etti. Hazret-i Osman yine kalkıp:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Allah yolunda çuluyla ve semeriyle iki yüz deve benden!” dedi.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tekrar teşvikte bulundu. Yine Osman -radıyallâhu anh- kalktı ve:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Allah yolunda çuluyla ve semeriyle üç yüz deve benden!” dedi.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i minberden inerken gördüm, hem iniyor hem de:
“Osmân’a (bu fedâkârâne infâkı sebebiyle) bundan sonra yapacağı hiçbir şey zarar vermez! Osmân’a bundan sonra yapacağı hiçbir şey zarar vermez!” buyuruyordu. (Tirmizî, Menâkıb, 18/3700; Ahmed, V, 63)
Hazret-i Osman, buna ilâveten bin dinar getirip Allah rızâsı için infâk etmiştir. (Tirmizî, Menâkıb, 18/3701)
Bu rivâyetler, Hazret-i Osman’ın müstesnâ cömertliğini ifâde etmekle beraber, Allah yolunda infâkın ne kadar makbûl ve mağfirete vesîle olduğunu göstermektedir.